EMEP, SMF, TİP ve EÖC’den Dersim’de seçim ittifakı

EMEP, SMF, TİP ve Emek ve Özgürlük Cephesi (EÖC), 31 Mart yerel seçimlerine, Dersim merkez ve ilçelerde ittifakla gireceklerini duyurdular. Yapılan ortak açıklamada, Dersim merkez ve ilçeleri kapsayan ortak program, ortak yönetim ve ortak protokolün en doğru, birleştirici ve demokratik bir ittifak olduğu belirtildi. Emek Partisi (EMEP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Emek ve Özgürlük Cephesi (EÖC), Dersim’de ortak bir basın toplantısı düzenleyerek, 31 Mart yerel seçimlerine Dersim merkez ve ilçelerde ittifak olarak gireceklerini duyurdular. İttifak adına yapılan ortak açıklamayı EMEP Dersim İl Başkanı Ergin Tekin okudu. “DERSİM, KENDİ SINIRLARINI AŞAN BİR MUHTEVAYA SAHİPTİR” Devrimci, demokratik ve ilerici cephe açısından seçimlerin en çok tartışıldığı, ittifaklar ve sonuçları itibariyle önem kazandığı yerlerin başında Dersim’in geldiğini belirten Ergin Tekin, Dersim’in özgünlüğüne dikkat çekerek şunları ifade etti: “Bu sebepsiz olmadığı gibi tarihsel ve güncel boyutlarıyla Dersim’in tarihsel, siyasal, sosyolojik, ulusal, inançsal, kültürel özgün kodlarıyla ve birikimleriyle birebir ilintili bir durumdur. Bu anlamıyla Dersim, kendi sınırlarını aşan ve devrimci, demokratik, yurtsever cephe ve kamuoyunda politik etkisi ve yansımaları belirleyici olan politik bir muhtevaya sahiptir. Aynı biçimde egemenlerin ve somuttaki temsilcisi AKP/MHP iktidarının Dersim’e yönelik tarihsel ve güncel olarak topyekûn ideolojik, siyasal ve kültürel saldırılarının mahiyeti de Dersim’in bu özgün politik gerçekliğinden kaynaklanmaktadır.” “BURJUVA BELEDİYECİLİĞİNE KARŞI HALKIN ALTERNATİF BELEDİYECİLİĞİNİ OLUŞTURACAĞIZ” Tekin, 31 Mart’ta gerçekleştirilecek yerel seçimlerde emeği, üretimi ve şeffaflığı merkeze koyan bir tutumla demokratik halkçı bir belediyecilik anlayışıyla hareket ederek, burjuva belediyeciliğine karşı halkın alternatif belediyeciliğini birlikte oluşturacaklarını vurguladı. “DERSİM MERKEZ VE İLÇELERDE ORTAK PROGRAM ETRAFINDA BİRLEŞTİK” Tekin, şöyle devam etti: “Dersim’in tarihsel, siyasal ve sosyolojik gerçekliği ve özgünlüğünü esas alan en geniş demokratik ittifakı savunarak kazanımla çıkmak tek politik doğrultumuzdur. Somut olarak, Dersim merkez, ilçeler ve bir beldeyi kapsayan ortak program, ortak yönetim ve ortak protokolün en doğru, birleştirici ve demokratik bir ittifak olduğunu savunarak, bu politik tutum etrafında birleştiğimizi buradan halkımıza ilan ediyoruz. Dünden bugüne Dersim özgülünde halkın kazanımıyla sonuçlanan bütün demokratik, halkçı yerel yönetim tecrübelerini kendi kazanımlarımız olarak görüyor, tereddütsüzce savunmaktayız. Olumsuzluk ve eksikliklerimizi aşmak, doğrularımızı ve ileri birikimlerimizi sahiplenerek çoğaltmak politik doğrultumuzdur.” PİRHA/DERSİM
DEM Partili Kalmaz: Arnavutköy’de kendi adayımızla seçime gireceğiz

DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Murat Kalmaz, yerel seçimlerde Arnavutköy’de aday çıkaracaklarını duyurdu. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), yerel seçimlere ilişkin DEM Parti Arnavutköy ilçe binasında halk toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Murat Kalmaz ve DEM Parti Arnavutköy ilçe yöneticilerinin yanı sıra Anadolu Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER), Barış Anneleri Meclisi, kanaat önderleri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına 1 dakikalık saygı duruşuyla başladı. Toplantıda konuşan DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Murat Kalmaz, Türkiye’de faşizmin kurumsallaşmaya çalıştığı zorlu bir süreçten geçildiğine dikkat çekerek, parti olarak öncelikli gündemlerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasına ilişkin cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri olduğunu belirtti. ‘ARNAVUTKÖY’DE KENDİ ADAYIMIZI ÇIKARACAĞIZ’ 31 Mart seçimlerine avantajlar ve kazanımlara dönüştürülecek bir süreç olarak baktıklarını belirten Kalmaz, İstanbul’la ilişkin seçim stratejilerinin farklı kesimlerle yürütülen tartışmalar sonucunda netleşeceğini söyledi. Devamında, Arnavutköy ilçesi için aday çıkaracaklarını duyuran Kalmaz, “Özellikle Arnavutköy için konuşacaksak biz burada kendi adaylarımızla seçime gideceğiz. İlerleyen süreçte kent uzlaşısı çerçevesinde farklılıklar yaşanabilir ama Arnavutköy, İstanbul’da en güçlü olduğumuz yerlerden birisi ve aynı zamanda en politik ve bedel ödeyen kitlemizin olduğu yerlerden birisi” dedi. MA/İSTANBUL
‘AKP iktidarı, ÇEDES projesiyle biat eden çocuklar yetiştirmek istiyor’

Eğitim Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, ÇEDES projesi ile biat eden, itiraz etmeyen bir toplum yaratılmak istendiğini belirterek, tarikatların çocukların beynini yıkadığını kaydetti. Öztürk, “Aileler, okullara imam atanmasına, mescit açılmasına, zorunlu din derslerine karşı ailelerin ilçe milli eğitim müdürlüklerine başvuru yapmaları gerekir” dedi. AKP iktidarında eğitim politikaları, büyük oranda dini eğitim ve ‘tek din-tek mezhep’ öncelenerek oluşturuldu. Öğrencilerin ve velilerin tercihlerini görmezden gelen eğitim politikaları nedeniyle dini eğitimin ağırlığı, hemen her yıl katlanarak arttı. Kamuoyunda büyük tepki çeken “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) adı altında okullara imam atanması projesi, eğitimin daha da dinselleştirilmesi tartışmalarını alevlendirdi. Öğrencilerin adeta Diyanete tesliminin önünü açan proje kapsamında Eskişehir ve İzmir başta olmak üzere birçok ilde okullara “manevi danışman” adı altında imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişiler atandı. ÇEDES projesiyle okullarda imamların derse girmesinin önünü açan Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), okul öncesi eğitim kurumlarında da mescidi zorunlu hale getirdi. “TARİKATLAR ÇOCUKLARIN BEYNİNİ YOK EDİYOR” Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, AKP hükümetinin ÇEDES projesine ilişkin PİRHA’ya konuştu. Tarikatların tamamen insanların kişiliğini, benliğini yok eden yapılanmalar olduğunu belirten Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, “Burada muhalifler olarak Milli Eğitim Bakanlığı önüne gidip bakanın istifa ettirilmesi, bunların amaçlarının çocuklar için karanlık bir dünya olduğunun anlatılması gerekiyor” dedi. Karaman’da ve ülkenin birçok yerinde yaşanan taciz ve çocuk istismarlarında tarikatların eli olduğunu vurgulayan Öztürk, “Ülkede yaşanan dinsel tacizden tutun çocuk istismarına kadar hepsi tarikatlarda oluyor. Bu tarikatların kapatılması gerekirken tam tersi yapılıyor. Hükümetin eliyle, Milli Eğitim Bakanı eliyle bunlar siyasallaştırılıyor. Bakan, bunları sanki normal bir sivil toplum örgütüymüş gibi göstermeye çalışıyor. Tam tersi çocuklarımızın beynini yıkayan, beynini yok eden yapılanmalardır tarikatlar” diye belirtti. “AİLELER ÇOCUKLARINI TARİKATLARA YOLLAMASIN” Ailelerin çocuklarını tarikatlara yollamaması gerektiğinin altını çizen Öztürk, şunları kaydetti: “Dini bütün insanlar da dahil kim olursa olsun çocuklarını tarikatlara yollamaması lazım. Devletin bütün kaynakları buraya aktarılıyor. Her yerde yer açıyorlar ve ticari bir alan oluşturuyorlar ve kendi saray hayatlarını kuruyorlar. İnsanlar bunların yüzünden ölüyor, bunlara biat ediyor. Dini kullanarak bunun üzerinden insanları sömürüyorlar, yaptıkları iş bu. ‘Kader buymuş, ben bunu yaşayacağım, itiraz etmeyeceğim, karşı çıkmayacağım’ diyen bir toplum yaratmak için anaokullarına kadar bu ÇEDES programını uygulamaya çalışıyorlar.” “HER OKUL İMAM HATİPLEŞTİRİLDİ” Ülkede laik ve bilimsel eğitimin tamamen bitirildiğine dikkat çeken Öztürk, “Her yer imam hatipleşmiş, aslında kendileri de bunun rantını yemek için uğraşıyor. Toplumu dincileştiriyorlar ama kendilerinin dinle alakası yok. Şükürcü toplumu ortadan kaldırmak gerekir. En fakiri de şükrediyor en zengini de. Böyle bir yapı olabilir mi? İkisinin de hayat garantisi yok, ülkede demokrasi yok. Kanunları yok etmişler ve birçok insan düşünce suçlusu cezaevinde. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Bunu bu hale getiren AKP ve MHP ittifakı. Faşist bir yapılanmadan kaynaklı gelinen son durumdur” şeklinde ifade etti. “KORKU TOPLUMUNDAN EN KISA ZAMANDA ÇIKMAK GEREKİYOR” Bu ülkede bir korku toplumu yaratıldığını vurgulayan Öztürk, “Bu korku toplumundan çıkılması gerekiyor. Aileler korkuyu üzerinden atıp çocuklarının ve kendilerinin nasıl bir eğitim istediğini belirtip, karşı durmaları gerekiyor. Eğer biz bugün bilimsel, laik, nitelikli bir eğitim istiyorsak bunun için adımı atmamız gerekiyor” dedi. “AİLELER İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜKLERİNE DİLEKÇE VERMELİ” Okullara imam atanmasına, mescit açılmasına, zorunlu din derslerine karşı ailelerin ilçe milli eğitim müdürlüklerine başvuru yapmaları gerektiğini belirten Öztürk, “Mahkeme kararlarımız var. Dava açsınlar, zorunlu din derslerine karşıyız, girmek istemiyoruz, desinler. Okullarda seçmeli din dersleri artıyor, matematik, fizik, kimya İngilizce gibi derslerin gittikçe saati düşürülüyor, bu çok kötü. Eğitimin gerçekten gittikçe bilimsellikten uzaklaştırıldığı açık ve net görülüyor” ifadelerini kullandı. “ÜLKENİNİN DAHA DA GERİCİLEŞMEMESİ İÇİN MÜCADELE ŞART” Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, ailelerin çocuklarına ve ülkenin geleceğine sahip çıkması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Ülke bunların elinde kaldıkça gittikçe gericileşecek, kafatasçı bir zihniyete doğru dönüşecektir. Suriye’de, Filistin’de yaşanan durumlara baktığımızda hepsi gerici bir zihniyetin ürünü. Buna göre ülkeyi de gerileştirmemek için bütün herkesin birlikte hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum.” Cebrail ARSLAN/ANTALYA
‘Aleviler demokrasi mücadelesinde önemli bir güç’

Koblenz Alevi Kültür Merkezi’nde “Türkiye’deki son siyasi süreç” konulu panel yapıldı. Panele konuşmacı olarak katılan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve DEM Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, Alevilerin demokrasi mücadelesinde önemli bir güç olduğunu belirterek, tekleştirici siyasete karşı tüm ezilenlerin birleşerek örgütlenmesi gerektiğini dile getirdiler. Koblenz Alevi Kültür Merkezi’nde Türkiye “Türkiye’deki son siyasi süreç” konulu panel yapıldı. Panele, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve DEM Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş konuşmacı olarak katıldı. Panelde Türkiye’deki son siyasal süreç ele alındı. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türkiye’deki kutuplaşmanın AKP iktidarı tarafından manipüle edildiğini belirterek, sorunların gerçekçi bir şekilde tartışılamadığına dikkat çekti. Özellikle Türkiye’deki kutuplaşmanın ve gerginlik siyasetinin AKP’nin sorumluluğunda olduğunu ifade etti ve toplumun bu durumla manipüle edildiğini söyledi. Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun Alevi ve Kürt kimliğini siyasi malzeme olarak kullanma çabalarına da dikkat çekti. “KÜRTLER VE ALEVİLER ULUSAL DÜZEYDE YOK SAYILIYOR” DEM Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ise Türkiye’nin kuruluş siyasetine atıfta bulunarak, tekleştirmeyi esas alan bir sistemin oluşturulmaya çalışıldığını söyledi. Kürtlerin ve Alevilerin ulusal düzeyde yok sayıldığını, tanınmadığını ve mevcut siyasal yapılanmanın günlük siyasi açıklamalarının güvenilir olmadığını ifade etti. Her iki konuşmacı da Alevilerin demokrasi mücadelesinde önemli bir güç olduğuna vurgu yaparak, tekleştirici siyasete karşı tüm ezilenlerin birleşerek örgütlenmesi gerektiğini dile getirdi. Panelde Türkiye’nin iç politikasındaki gelişmelerin yanı sıra ulusal ve dini kimliklerin siyasetteki rolüne dair kapsamlı bir tartışma gerçekleşti. Koblenz Cemevi Başkanı Özgür Demir de panele katılımlarından dolayı Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’na ve DEM Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş’a teşekkür etti. Demir, yapılan katkıların ve açıklamaların, cemevi topluluğu ve genel olarak katılımcılar için anlamlı bir deneyim olduğunu kaydetti. PİRHA/ALMANYA
Özel, Dersim’den seslendi: DEM Parti resmi bir parti göz önünde ilişki içindeyiz.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Dersim’e geldi. Halka seslenen Özel, Dersim Belediyesi’ni bütün CHP’li Büyükşehir belediyeleri ile kardeş kent yapacaklarını vurguladı. DEM Parti ile ilgili olarak ise “Hiçbir siyasi parti bizim gözümüzde şeytan değildir. DEM Parti resmi bir partidir. Her parti gibi gözler önünde ilişki içindeyiz” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Genel Başkan Yardımcıları, Parti Meclisi Üyeleri, Disiplin Kurulu üyeleri ve aralarında Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül ile Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın da olduğu partililerle Dersim’i ziyaret etti. Nazimiye’de eski Milletvekili Kamer Genç’i anma törenine katılan Özel, daha sonra Dersim merkezde CHP il binasının önünde halka hitap etti. “ADAYIMIZI SİZE EMANET EDİYORUM” Nazimiye’ye gelmeden önce önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldiğini, onun selamlarını getirdiğini belirterek konuşmasına başlayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, önce sözü yerel seçimlere getirerek, “Ben buradan Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı olarak adayımızı Cumhuriyet Halk Partililere, o da yetmez. Tunceli iyi yönetilsin, dürüst, temiz yönetilsin, iyi hizmetler alsın diyen herkese; Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün büyükşehir belediyeleri Tunceli Belediyesi’ne kardeş belediye olsun diye, abi kardeş gibi çalışsınlar, Tunceli bugüne kadar görmediği hizmetleri alsın diye adayımızı size emanet ediyorum” dedi. “BİZİM GÖZÜMÜZDE HİÇBİR SİYASİ PARTİ ŞEYTAN DEĞİLDİR” AKP Genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işi gücü bırakıp Cumhuriyet Halk Partisi’yle uğraştığını vurgulayan Özel, Cumhurbaşkanı’nın eleştirilerine konu olan DEM Parti ile görüşmelerine ilişkin şunları ifade etti: “Meclisteki grubu bulunan ve bu milletten oy alan hiçbir siyasi parti bizim gözümüzde şeytan değildir. Randevu istediler. Verdik, geldiler, görüştük. Seçimlerini yaptılar. Tebrik etmeye, hayırlı olsun ziyaretine gittik. Şuradan ilan ediyoruz ki bizim DEM Parti’yle Tayyip Bey istemiyor diye ilişkimizi koparacak kadar onun seçmenine saygısız değiliz ama yine buradan ilan ediyoruz ki, DEM Parti ile gözünüzün önünde, ne ilişki kuruyorsak onu kuruyoruz. Yani kapalı kapılar ardından konuşuyorlar, gizli anlaşmalar yapıyorlar, şunu yapıyorlar, bunu yapıyorlar. Bunların hepsi Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim yalanından ibarettir. DEM Parti resmi bir partidir. Her parti gibi gözler önünde ilişki içindeyiz. Ama Recep Tayyip Erdoğan her gün DEM diyorsun da her gün zam yapıyorsun. Milletin derdi DEM değil, senin yaptığın zam zam zam.” “EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞINI BİR ASGARİ ÜCRET DÜZEYİNE ÇIKARACAĞIZ” Recep Tayyip Erdoğan geldiğinde en düşük emekli maaşının, asgari ücretin bir buçuk katı olduğunu ama bugün asgari ücretin yüzde 55’ine indiğine vurgu yapan Özel, “Biz diyoruz ki ilk adım olarak, en düşük emekli maaşı bir asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır. O da 17 bin liradır. 10 bin liralık sefalet ücretini kabul etmiyoruz. Buradan sizlerden hangi siyasi görüşten olursa olsun, hangi etnisiteden, hangi mezhepten, hangi inançtan olursa olsun bütün emeklilerimiz için artık o 10 bin lirayı, onun uygun gördüğü, dayattığı, reva gördüğü 10 bin lirayı reddediyoruz” diye belirtti. Elektrik ve doğal gaz faturalarından boğaza bir şey kalmadığını söyleyen Özel, “Yoksulluk ve sefalet içinde olan emeklilerimize de emekçilerimize de geleceğinden endişeli gençlere de gencecik evlatlarını yurt dışına gönderip de kaybetmek istemeyen ana babalara da sesleniyoruz. Oyları Cumhuriyet Halk Partisi’nde birleştirirsek, bu iktidara yeter artık bizi düşünmeyene bundan sonra oy yok dersek, biz bu kadarını hak etmedik, size bu yerel seçimlerde bir sarı kart gösteriyoruz dersek emin olun bundan sonra her şey yoluna girer” değerlendirmesinde bulundu. “KIYI ŞERİDİNDEN İÇERİYE DOĞRU CHP’Lİ BELEDİYELERİ ÇOĞALTACAĞIZ” Hem Tunceli’de hem 81 ilde özellikle ellerindeki 11 büyük şehirde büyük bir başarı elde edeceklerini belirten CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yaklaşan yerel seçimlerle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Büyükşehir belediyelerimizi koruyacağımızı, bu sayıyı Ege’deki dört il başta olmak üzere Denizli’den, Manisa’dan, Balıkesir’den, Bursa’dan başlayarak artık Cumhuriyet Halk Partili Belediyeleri kıyı şeridinden içeriye doğru çoğaltacağımızı, İç Anadolu’da çok önemli belediyeler kazanacağımızı görüyorum. İlk aklıma Kırıkkale geliyor. Kastamonu geliyor ancak çok sayıda belediyeyi kazanacağımızı ve Tunceli’de bu sefer, bu güzel memlekette şanlı bayrağımızı ve Cumhuriyet Halk Partisi bayrağını Tunceli’de Dersim Belediyesi’ne asacağımızı ve Tunceli’ye görülmedik hizmetleri hep beraber yapacağımızı buradan müjdeliyorum.” “TUNCELİ ÖZEL BİR KENTTİR” CHP Dersim Belediye Başkan Adayı Ali Mustafa Çelik’de, Dersim’de son zamanlarda artan göç sorununa vurgu yaparak şunları kaydetti: “Kentimiz boşalıyor. Göç, dramatik bir hal alıyor. Biz kentimizin sorunlarını biliyoruz, çözümleri için hazırız. Tunceli doğası, insanı, çağdaş yaşam tarzı, değerleri, kültürüyle, kimliğiyle özel bir kenttir. Son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklarla beraber artan işsizlik, yoksulluk, kentimizin sürekli göç vermesine neden olmaktadır. İnsanlarımız dışarıya göç ettikçe kentimizin özgün, sosyokültürel dokusu bozulma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ancak suç gidenlerin değil, gençlerimize umutlu ve güvenli bir gelecek sunamayan yöneticilerdedir. Biz yoksulluğa mahkum edilen halkın çocuklarının doğduğu topraklardan koparılmalarına seyirci kalmayacağız. İnsana değer vereceğiz. Halka saygılı olacağız, herkesi kucaklayacağız, destekleyeceğiz ve kolaylaştırıcı olacağız. Çevre duyarlılığı içerisinde çağdaş, yaşanabilir, mutlu bir kent yaratacağız” PİRHA/DERSİM
AKD Genel Başkanı’ndan Antep Şube açıklaması: Hukuksuzluğa yer vermeyeceğiz

AKD Genel Başkanı Seher Şengüllü Yılmaz, Antep Şubelerine geçici yönetim tayin edilmesine dair yaptığı açıklamada, hiçbir hukuksuzluğa, yolsuzluluğa, kanunsuzluğa müsaade etmeyeceklerini belirterek, “Hiçbir koşul ve gerekçe burada yaşanan hukuksuzluğun, yolsuzluğun üzerine tekrar burada görev alacağını düşünenler iradenin genel merkez yönetim kurulunda olduğunu bilmelidirler. Ayrıca bu şahısların tamamının üyeliklerine bu gün itibariyle son verilmiştir” dedi. Alevi Kültür Dernekleri (AKD) Genel Merkezi, geçtiğimiz haftalarda Antep Şubesi’nin yerine geçici yönetim atamıştı. Görevden almaya dair yapılan itiraza dair mahkeme “İHTİYADİ TEDBİR” kararı verdi. Mahkemin kararına ve yaşanan sürece ilişkin AKD Genel Başkanı Seher Şengüllü Yılmaz ve Genel Merkez Yöneticileri tabelası sökülen ve içi boşaltılan Düztepe Cemevi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklama Salman Kayhan Dede tarafından okunan gülbeg ile başladı. AKD Genel Başkanı Seher Şengüllü Yılmaz, konuya dair yaptığı açıklamada, tabelalarının söküldüğünü, kurumlarına ait taşınır-taşınmaz tüm maddi manevi değerlerin yeni kurulan fason bir derneğe aktarıldığı kaydetti. AKD Genel Başkanı Seher Şengüllü Yılmaz, Antep kamuoyunun yakından takip ettiği Alevi Kültür Dernekleri Gaziantep şubesi üzerinden bir takım yalan ve yanlış haberler yapılarak algı operasyonları yürütüldüğünün altını çizerek, “Düztepe Cemevi ve Yunus Emre Cemevlerimizin Denetiminde mali verilerin ibraz edilmemesi, gerçek ve doğru olmayan bir takım evrakların beyan edilmesi neticesinde genel merkez olarak şubemizde görevli bu kişileri görevden alarak yerlerine geçici bir yönetim tayin ettik” dedi. Antep’te yaşayan bu şubeden haksız ve hukuksuz şekilde üyelikleri, seçme seçilme hakları ellerinden alınan ve bu sancılı süreçte haktan ve haklıdan yana olan Çepnililer derneği, Tilkililer derneği, Balyalılar Derneği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve tüm halka teşekkür eden AKD Genel Başkanı Seher Şengüllü Yılmaz, “Helal lokmalarımızla emek emek yaptığımız maddi manevi tüm değerlerimizi koruyup kollayacağımıza sizlerin de bu iradeye sahip çıkacağına inancımız tamdır” ifadelerine yer verdi. PİRHA/ANTEP
25 Kasım yürüyüşünde 3 gözaltı

Amed’de yürüyüş gerçekleştirmek isteyen biri yaşlı 3 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Dicle Amed Kadın Platformu (DAKAP) öncülüğünde, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Dünya Kavşağı’nda yürüyüş gerçekleştirmek isteyen kitleyi ablukaya alan polis, ablukanın dağılması ardından yürüyüşe geçen 3 kişiyi bir kez daha ablukaya aldı. Abluka içinde bulunan biri yaşlı 3 kadını darp ederek gözaltına alan polis, hasta olan yaşlı kadını yere yatırdı. Polis, gözaltının hukuksuz olduğunu söyleyen avukatı da gözaltına almaya çalıştı. MA
DAD Kadın Meclisi: Savaş politikalarına karşı alanlarda buluşalım

DAD Kadın Meclisi, 25 Kasım dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Bugün de savaşın, işgalin, milyonlarca insanın topraklarını terk ederek göç yollarına düşmesinin, kadın bedenin savaş ganimeti olarak görülmesinin baş aktörü erkeklerin savaş politikalarına direnen kadınlar olacaktır. Bizler Zarife Anaların, Beselerin, Sakinelerin, Rozaların ve Mirabel Kardeşlerin mirasçılarıyız onlardan aldığımız güçle buradayız” dedi. Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Kadın Meclisi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, savaş politikasına karşı çıkan ve mücadele eden kadınlar olarak her yıl olduğu gibi ülkenin her yerinde 25 Kasım dolayısıyla alanlarda olunacağı kaydedildi. KADIN CİNAYETLERİ HATIRLATILDI 2023 yılının ilk 4 ayında 165 kadının katledildiğini hatırlatan DAD Kadın Meclisi, “Kadın cinayetlerinin katliama dönüştüğü, kadına yönelik erkek şiddetinin sistematik olarak arttığı ve her gün kadın düşmanlığının türlü görünümleriyle yüz yüze geldiğimiz günler yaşıyoruz. Evlerimizde ve işyerlerimizde sistematik olarak erkek-devletin mobbing, taciz ve şiddetine maruz kalıyoruz. Son 20 yılda artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet tesadüf olarak değerlendirilemez. Sadece 2023’ün ilk 4 ayında 165 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadın cinayetleri politiktir!” dedi. “SAVAŞ POLİTİKALARINA KARŞI KADINLAR DİRENECEK” Kadınlar üzerindeki erkek- devlet şiddetine karşı mücadele etmenin yollarının bulunmaya devam edileceğine vurgu yapılan DAD Kadın Meclisi açıklamasında “Bizi güçsüzleştiren tüm silahları üstümüze doğrultan erkek-devlet şiddeti var olmaya devam ettikçe, erkek şiddetiyle baş etmenin yollarıı bulmaya devam edeceğiz. Bugün de savaşın, işgalin, milyonlarca insanın topraklarını terk ederek göç yollarına düşmesinin, kadın bedenin savaş ganimeti olarak görülmesinin baş aktörü erkeklerin savaş politikalarına direnen kadınlar olacaktır. Tekrar tekrar hiç yorulmadan söylüyoruz kadın kazanımlarımız ne gözaltılar ile ne kayyımla ne de savaşla, işgalle elimizden alınabilir. Kadın cinayetlerinde, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz davalarında tahrik ve iyi hal indirimlerine, Türkiye’nin taraf olduğu ve İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen; “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi” sözleşmesinin iptal edilmesine karşı çıkıyoruz!” ifadeleri kullanıldı. “KAZANILMIŞ HAKLARIMIZA KARŞI BURADAYIZ” DAD Kasın Meclisi’nin açıklamasının devamında şunlar belirtildi: “Cinsiyet temelli şiddete karşı sigortamız olan İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz! Yargı reformu adi altında tecavüzlerin önünün açılmasına, çocuk istismarının ve kadın cinayetlerinin artmasına zemin hazırlıyorlar. Kadın düşmanı yargı paketiyle nafakaya gasp, cinsel istismara af getirmeye yeltenmeye çalışıyorlar.15 yaş altı evliliği meşrulaştıran istismar affını daha önce engelledik. Nafakaya gasp, istismara affa izin vermeyeceğiz! Kadına yönelik şiddetin önlenmesine dönük hazırlanan 6284 sayılı kanun yürürlükten kaldırılsın isteyenlere, kadınları şiddet gördüklerinde başvuracakları mekanizmaların yoksun bırakmak isteyenlere, şiddeti, tacizi, tecavüzü engellemek yerine kadınların kazanılmış haklarına göz koyup elinden almak isteyenlere karşı buradayız! “ALANLARDA BULUŞALIM” Demokratik Alevi Dernekleri kadınları olarak hayatın her alanında yok sayılan kadınlarla, kız kardeşlerimizle 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde alanlarda buluşuyoruz! Hak ve hakikat uğruna mücadelede pervane olan kadınlar kainatın özüdür. Haktan geldik ve o güzellikte vücut bulduk. Bizler Zarife Anaların, Beselerin, Sakinelerin, Rozaların ve Mirabel Kardeşlerin mirasçılarıyız onlardan aldığımız güçle buradayız.”
‘100. yılda kimi dışlıyorsanız hepimiz oyuz!’

PİRHA – İHD Irkçılık ve Ayrımcılık Karşıtı Komisyon ile Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu, Cumhuriyetin 100. yılı sebebiyle yaptığı açıklamada “Yüzleşme” vurgusu yapılarak, “Eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, demokrasinin her düzeyde hakim olduğu bir cumhuriyet inşa edilecekse bu 100 yılla yüzleşmek ve 100 yıl boyunca dışlananların sesi olmayı sürdürmek bir zorunluluktur. Herkesi bu yüzleşme mücadelesini güçlendirmeye davet ediyoruz” denildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Irkçılık ve Ayrımcılık Karşıtı Komisyon ve Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu, cumhuriyetin 100. yılı vesilesiyle açıklama yaptı. Çok sayıda gazeteci, yazar, akademisyen, sanatçı ve insan hakları savunucusunun destek verdiği açıklamada “100. Yılda kimi dışlıyorsanız hepimiz oyuz!” denilerek şu ifadelere yer verildi: “Cumhuriyetin 100. yılı hakkında açıklama yapanlar, ister iktidar ve devlet erkanından isterse ana muhalefetten olsunlar, esas olarak gerçekleri gizlemeye çalışıyorlar. 100 yıllık tarihin içinde ezilen, ötekileştirilen, dışlanan, imha edilen, imha edildiği gerçeği gizlenen, sürülen, idam edilen, yok sayılan, sömürülen, hakları, inançları, özgürlükleri, yaşamları, dilleri devlet şiddetiyle gasp edilen, soykırıma uğratılan milyonları hatırlatmayı kaçınılamaz bir sorumluluk olarak görüyoruz. Sadece hatırlatmanın yeterli olmadığını biliyoruz. 100 yıl, yüzleşme ve hesaplaşma dinamiğiyle eleştirilmezse, dün bugünün kabusu olmaya devam eder. Düşmanlaştırılacak kesimlerin adları değişir ama hedef gösterme, düşmanlaştırma ve linç kültüründe hiçbir gerileme yaşanmaz. Dünün Ermenilerinin, Yahudilerinin, Rumlarının yerini Kürtler, Suriyeli göçmenler alır. İşçiler sistematik olarak sömürülmeye devam eder. Türkiye kapitalizminin tarihi kandan ve ateşten harflerle yazılmaya devam eder. Bu yüzden milliyetçiler, tarihi hamaset yüklü yalanlarla çarpıtır ve resmileştirirken bizler, resmi tarihin dışladıkları, hatta düşmanlaştırdıkları toplumsal kesimler hakkındaki gerçekleri açıklayacağız. Onlar 1915’i gizleyecek, biz gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz. Onlar 1938 Dersim’ini gizleyecekler, biz anlatmaya devam edeceğiz. Onlar mübadeleyi çarpıtacaklar, biz gerçekleri ortaya sereceğiz. Onlar 6-7 Eylül pogromunu görmezden gelecekler, biz her yönüyle açıklamaya devam edeceğiz. Onlar darbeleri gizlemeye devam edecekler, biz cumhuriyet tarihinin darbeler tarihi olduğunu anlatmayı sürdüreceğiz. Onlar siyasilerin, devrimci gençlerin idamını yok sayacaklar, biz göstereceğiz. Onlar 2 Temmuz Sivas’ını, Gazi katliamını sıradanlaştıracaklar, biz pogromların ve linç kültürünün sıradanlaştırılamayacağını savunmaya devam edeceğiz. Her gün kadın cinayetlerinin işlenmesi, cumhuriyet tarihinin aynı zamanda bir işçi katliamı tarihi olması, LGBTİ+’lara yönelik düşmanlık ve linç politikaları, Kürtlerin anadilinin yok sayılması, göçmenlere yönelik aralıksız şiddetin rahat rahat örgütlenebilmesi tesadüf değil. Bu toplumun her bireyi, her toplumsal grubu ayrı bir cumhuriyeti deneyimliyor kuşaklar boyunca. Egemenlerin, milliyetçilerin yaşadığı cumhuriyet, dışlananlar açısından bütünüyle farklı bir cumhuriyettir. Tarihsel bir sorun olan Kürt Sorunu’nu tüm ağırlığıyla yaşayanlar açısından farklı bir cumhuriyet tarihidir tanık olduğumuz. Eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, demokrasinin her düzeyde hakim olduğu bir cumhuriyet inşa edilecekse bu 100 yılla yüzleşmek ve 100 yıl boyunca dışlananların sesi olmayı sürdürmek bir zorunluluktur. Herkesi bu yüzleşme mücadelesini güçlendirmeye davet ediyoruz.”
ÖHD’nin Amed raporu: 7 ayda 667 kişiye kötü muamele

ÖHD’nin Amed’te yaşanan hak ihlalleri raporunda, 7 ay içerisinde 667 kişinin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı, 24 dosyadan 9’unun “takipsizlik” ile sonuçlandığı belirtildi. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi, kentte yaşanan hak ihlallerine dair 7 aylık raporunu dernek binasında açıkladı. Dernek üyesi avukatların yanı sıra Eğitim Sen ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) yöneticileri de açıklamaya katıldı. ÖHD Amed Şube Eşbaşkanı Rıza Polat, Türkiye’nin taraf olduğu yasalara uymadığına işaret etti. 24 İŞKENCE DOSYASI Raporu okuyan ÖHD Amed Şubesi yöneticisi Zeynep Karayılan, derneğin işkence ve kötü muameleye dair 24 dosyayı takip ettiğini, söz konusu dosyalardan 14’ünün soruşturma sürecinin devam ettiğini ve 9’una dair “kovuşturmaya yer olmadığı” yönünde karar verildiğini aktardı. Karayılan, “Bu süreçte sadece 1 başvuru dosyamıza ilişkin basit yaralama suçu isnadıyla ceza davası açılmış olup yargılama süreci devam etmektedir. Yine son 7 ay içerisinde Amed’de gerçekleşen 8 işkence ve kötü muamele vakasına ilişkin derneğimizce tespit ve incelemelerde bulunulmuş olup gerekli hukuksal başvurular yapılmıştır” diye belirtti. CEZAEVLERİNİN DURUMU Karayılan, “kovuşturmaya yer olmadığı” yönünden verilen kararları “güvenlikçi anlayışın ve cezasızlık politikasının bir sonucu” olarak değerlendirdi. Karayılan, “Anayasa başta olmak üzere hiçbir kural ve normla kendine sınırlandırmak istemeyen siyasal iktidar, uluslararası mekanizmaları, onların yaptığı eleştiri ve uyarıları dikkate almamakta. İşkenceyi önlemeye yönelik iyileştirmeleri yapmamaktadır” diye konuştu. İşkence ve kötü muamele uygulamalarının yoğun olarak yaşandığı mekanların başında cezaevlerinin geldiğine dikkati çeken Karayılan, “Mahpuslar, çıplak arama, fiziki müdahale, ayakta sayım dayatmaları, darp, hakaret, ağırlaştırılmış tecrit, uzun süreli tekli odalarda ve hücrelerde tek başlarına tutulma uygulamaları, sosyal faaliyetlerden yararlandırmama ve buna benzer pek çok uygulamalara tabi tutuluyor. Hem fiziksel hem de ruhsal bütünlüklerine zarar veren işkence uygulamalarına maruz bırakılmaktadırlar” dedi. EYLEM VE ETKİNLİKLER Resmi olmayan gözaltı yerlerinde işkence ve kötü muamele uygulamalarının arttığını söyleyen Karayılan, “Keza uzunca bir süredir kentimizde barışçıl gösteri, yürüyüş ve ifade özgürlüğü hakkını kullanmak isteyen vatandaşlar idari otoritelerin keyfi ve hukuk dışı kararları ile engellenmeye çalışılmaktadır. Haklarını kullanmaya çalışan yurttaşlar bu sırada kolluk kuvvetlerinin müdahalesi ile kötü muameleye, ardından yapılan gözaltı işlemleri neticesinde gözaltı mekânlarında işkenceye maruz bırakılmaktadırlar. Bu durum karşısında hakkında suç duyurusunda bulunulmuş failler hakkında biran önce etkin soruşturma yürütülmesi gerekmektedir” diye konuştu. ETKİN SORUŞTURMA TALEBİ Soruşturma süreçlerinin etkin yürütülmesini isteyen Karayılan, şöyle devam etti: “Başta Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı olmak üzere, yetkili ve sorumlu bütün kamu otoritelerinin etkin soruşturmaların yapılabilmesi için sorumluluk alarak gerekli girişimlerde bulunmaya, cezasızlık politikalarını terk etmeye çağırıyoruz.” Raporda yer alan tespitler şöyle: “* 21 Mart 2023 tarihinde kentte yapılan Newroz etkinliğinde kayıt dışı gözaltına alınanlar dışında 57’i çocuk olmak üzere 350’ye yakın kişi işkence ve kötü muameleyle gözaltına alındı, bunun yanında gözaltına alınan yüzlerce kişi kelepçeli bir şekilde saatlerce araçta bekletildi. * 28 Mart 2023 tarihinde Bismil İlçesinde adliye koridorlarında yüzde 72 engelli bir vatandaş önce bir savcının odasının önünde akabinde adliyenin tuvaletinde kolluğun işkence ve kötü muamelesine maruz bırakılmıştır. Adliyede bulunan üyelerimizce kuruma başvuru yapılmıştır. * 25 Nisan 2023 tarihinde Diyarbakır merkezli başlatılan operasyon kapsamında yaklaşık 200 kişi işkenceyle gözaltına alınmış; gözaltına alınanlar, kentin farklı karakol merkezlerine götürülerek 24 saat avukat görüş yasağı getirilerek kendilerinden haber alınamamıştır. Daha sonra yapılan tespitlerde gözaltına alınan vatandaşlar nezarethanenin kapasitesini aşacak şekilde çok sayıda insanla havasız ortamlarda tutulmuştur. Akabinde adliyeye çıkartılan vatandaşlar saatlerce adliye koridorlarında plastik kelepçeli bir şekilde bekletilmişlerdir. Yine aynı şekilde ifade işlemi için savcılığa çıkartılan vatandaşlar gayriinsani koşullarda çoğu zaman 1 saati geçecek şekilde ayakta bekletilerek, ifadesi alınmıştır. * Lice’nin Türeli köyünde çobanlık yapan 4 vatandaş şüpheli olduğu iddia edilerek sabah saatlerinde haksız ve hukuka aykırı olarak kolluğun işkence ve kötü muamelesine maruz bırakıldığı, ters kelepçeli bir şekilde yüzüstü yere yatırıldığı akabinde köylülerin araya girmesiyle serbest bırakıldıkları, bu durumun olayın faili olan kolluk kuvvetlerinden birinin 12 Temmuz 2023 tarihinde Tiktok isimli sosyal medya hesabından ‘İNTİKAM’ başlığıyla paylaştığı videodan öğrenilmiştir. Olayın mağdurlarından H.Y. Kuruma başvuruda bulunmuştur. * 17 Temmuz 2023 Tarihinde Rıhan Parkında kolluk 3 vatandaşa gözaltı işlemi yaparken orantısız bir şekilde müdahalede bulunmuş, vatandaşların gözlerini hedef alarak sprey biber gazı sıkmış akabinde polis aracına alarak bir süre orada da işkence ve kötü muamele uygulamıştır. Olayın mağdurlarından M.S. Kuruma başvuruda bulunmuştur. * 26 Ağustos 2023 Tarihinde Silvan’da koçerlik yapan 4 vatandaş işkence ve kötü muameleyle gözaltına alınmış akabinde yaşam alanları olan çadırları kolluk kuvvetleri tarafından yakılmıştır. 24 saat avukat görüş yasağı getirilerek avukatla görüşebilmeleri engellenmiştir. Basına yansıtılan görüntülere göre iki yurttaşın çıplak bir şekilde ters kelepçeli bir şekilde yerde uzattırıldıkları görülecektir. * 9 Ekim 2023 tarihinde Koşuyolu Parkında düzenlenmek istenen basın açıklamasına katılım yapan 105 yurttaş işkence ve kötü muameleyle gözaltına alınmış, yurttaşlar saatlerce kelepçeli bir şekilde gözaltı aracında bekletilmiş, gözaltında bulundukları süre boyunca 12 saati aşan sürede kendilerine su ve yemek verilmemiştir.”
Gazze’deki hastane katliamına dünyadan tepkiler yükseldi

İsrail’in Gazze’de bulunan hastaneye yönelik bombardımanında en az 500 kişinin yaşamını yitirdiği katliama dünyadan tepki yağdı İsrail’in Gazze’de bulunan El-Ehli Baptist Hastanesi’ne yönelik bombardımanında, en az 500 kişi yaşamını yitirdi. İsrail’in gerçekleştirdiği katliama, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) başta olmak üzere dünyadan tepki yağdı. BM: Saldırılar sonlandırılmalı Saldırıyı şiddetle kınayan Birleşmiş Milletler (BM), siviller ve sağlık tesislerine yönelik saldırıların sonlandırılması çağrısı yaptı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), “UNFPA, yüzlerce insanın ölümüne neden olan Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesi’ne yönelik saldırıyı şiddetle kınıyor” açıklaması yaptı. WHO: Sağlık hizmetleri korunmalı WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, sanal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “İlk haberler yüzlerce ölü ve yaralı olduğuna işaret ediyor. Sivillerin ve sağlık hizmetlerinin derhal korunması için çağrıda bulunuyoruz” mesajı paylaştı. Ghebreyesus, İsrail tarafından yapılan hastanelerin tahliye talebinin geri alınması talebinde bulundu. UNICEF: Acil Ateşkes UNICEF, acil ateşkes çağrısında bulunarak, “UNICEF, yüzlerce sivilin ölümüne yol açan Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesine yönelik saldırıyı şiddetle kınıyor” ifadelerine yer verdi. Çocuklar, siviller ve onların kullandığı altyapıların korunması gerektiği belirtilen mesajda, “Acilen ateşkes ve insani yardım erişimine ihtiyacımız var” çağrısı yapıldı. Kanada: Kabul edilemez Kanada Başbakanı Justin Trudeau, saldırının korkunç ve kabul edilemez olduğunu belirtti. Mısır: İnsani hukukun ciddi bir ihlalidir Mısır hükümeti de İsrail’i “toplu cezalandırma politikalarına” derhal son vermeye çağırdı. Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Mısır Arap Cumhuriyeti, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki el-Ehli Baptist Hastanesini bombalayarak yüzlerce masumun hayatını kaybetmesine neden olan saldırıyı en güçlü ifadelerle kınadı. Sivil tesislerin kasıtlı olarak bombalanmasının uluslararası ve insani hukukun ciddi bir ihlalidir” diye belirtildi. İran: Vahşi bir savaş suçu İran Dışişleri Bakanlığı, katliamı “vahşi bir savaş suçu” ve “soykırım” olarak nitelendirdi. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, İsrail’in uluslararası hukukun ilke ve kurallarına en ufak bir bağlılığının olmadığını bir kez daha dünyaya ilan ettiğini ifade etti. İran’ın saldırıyı en güçlü şekilde kınadığını aktaran Kenani, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası toplumdan, Gazze’de işlenen savaş suçunun boyutlarının hızla araştırılması ve olayın sorumlusu İsrailli yetkililerin yargılanması konusunda, sorumluluğunu yerine getirmesini beklediklerini dile getirdi. Katar: Vahşice bir katliam Hastane saldırısını kınayan Katar, saldırıyı “vahşice bir katliam ve uluslararası hukukun ihlali” olarak nitelendirdi. Ürdün: Uluslararası koruma sağlanmasını istiyoruz Ürdün hükümeti, “Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesi saldırısını şiddetle kınıyor, Filistin halkı için uluslararası koruma sağlanmasını ve savaşın derhal sona ermesini istiyoruz” açıklaması yaptı. Arap Birliği: Batı bu trajediyi derhal durdurmalı Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebul Gayt, saldırıya dair yaptığı açıklamada, “Hangi akıl hastası, savunmasız insanların olduğu bir hastaneyi kasten bombalar? Arap kurumlarının savaş suçlarını belgelediğini ve suçluların yaptıkları yanına kar kalmayacak. Batı bu trajediyi derhal durdurmalı” şeklinde konuştu. Rusya: Açık savaş suçu Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev de, saldırıyı kınayarak, “Gazze Şeridi’nde bir hastaneye yapılan korkunç saldırı açıkça savaş suçudur” ifadelerinde bulundu. YENİ YAŞAM
İHD AMED: Rojava ve Filistin’e saldırılar; Ayrım yapmadan ses çıkarılmalı

İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, Filistin’deki saldırılarda olduğu gibi Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılara da karşı çıkılması ve barış talebinin yükseltmesi gerektiğini belirtti. Hak savunuculuğunda ayrım yapmaksızın ses çıkartılması gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Şu an Türkiye’nin Rojava bölgesine yönelik yaptığı askeri operasyonlar hem dünya hem de Türkiye’deki barış talebinde bulunanlar açısından turnusol kâğıdı görevi görüyor. Evet, biz dünyanın hiçbir yerinde savaşların olmaması gerektiğini düşünüyoruz ama burada bir ayrım ortaya koymamak gerekiyor. İsrail’in, Filistinli yurttaşlara yönelik gerçekleştirdiğini nasıl kınıyorsak, yine Hamas’ın İsrailli sivillere yönelik gerçekleştirdiği eylemleri nasıl kınıyorsak, aynı şekilde Rojava’da yaşanan can kayıplarını, sivil yurttaşlara yönelik eylemleri de aynı şekilde tepki göstermemiz ve barış talebini yükseltmemiz gerekiyor. Muhalefetin de, bu konuda talepleri olan insanların da, herhangi bir kaygı gütmeden Suriye’ye, Rojava’ya yönelik gerçekleştirilen eylemlere ses çıkarması gerekir” dedi. Rojava’da sivillere yönelik saldırılara karşı tepki gösterilmesinin “Bu insan hakları mottosudur” diyen Yılmaz, şunları söyledi: “Burada Filistin’i savunmak çok kolay, herkes burada Filistin halkıyla dayanışma içerisinde olduğunu söylüyor. Ama birebir aynı konumda olan Rojava’da yaşayan halklar açısından bir tepki ortaya koymak aslında insan hakları savunucusu, barış yanlısı olup, olmadığınızı ortaya koyuyor. Burada kişisel kaygılardan, maruz kalabileceğimiz tehditlerden bağımsız bir şekilde bildiğinizi, gördüğünüzü ve gerçek olanı eleştirmek gerekir. Bu konuda devletin yapıcı politikalara dönmesi gerektiğini belirtmek gerekir. Gerçekten hak savunuculuğu ve demokratlığın göstergesi bunlardır.” BM’nin suskunluğuna karşı barış isteyenlerin ses yükseltmesi gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, İHD ve insan hakları savunucuları olarak çatışma yerine diyalog ve müzakere yöntemlerinin gündeme gelmesi çağrısında bulunduklarını söyledi. Yılmaz, “Türkiye içerisindeki çatışmaların ve can kayıplarının sınır ötesi operasyonların sona ermesi ve tekrardan barış ikliminin konuşulabilmesi için neler yapılabileceğini sürekli bir şekilde kamuoyuyla paylaşıyoruz. Biz her koşulda OHAL’de de, aktivistlerimiz gözaltına alınıp tutuklandığı zamanda da bu sözleri söylemekten geri durmadık, bundan sonra da barışın sağlanması için, sivil ölümlerin, sivil alanların çatışma bölgesi olmaktan çıkması için, gerçek anlamda bir barışın tesis edilebilmesi için elimizden gelen tüm çalışmaları yapacağız. Bunu yaparken de herkesin cesur olması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyoruz” diye konuştu. MA / Eylem Akdağ