ABD, İran’a farklı kanallardan mesaj gönderiyor

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Irak ve Pakistan’a yönelik saldırıların ulusal güvenlik gerekçesiyle yapıldığını söyledi. İsrail’in Şam’a yönelik saldırısını ve İran Devrim Muhafızları Ordusunun aralarında üst düzey komutanlarının da olduğu 5 mensubunun öldürülmesini kınayan Kenani, “kendi yöntemleri” ile gereken cevabı vereceklerini ifade etti. Kenani, İran’ın, Irak’ın Erbil kentinde iş insanı Peşrev Dizayi’nin olduğu belirtilen eve yönelik saldırısını “Mossad karargahına yapılan saldırı” şeklinde nitelendirerek saldırının ulusal güvenlik gerekçesiyle yapıldığını savundu. TEHDİTLER VAR Tahran ile Bağdat ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile iyi ilişkiler ve işbirliğine sahip olduklarını kaydeden kenani, buna rağmen “uzun yıllardır bu bölgeden İran’ın ulusal güvenliğine yönelik tehditlerin söz konusu” olduğunu ileri sürdü. Kenani, İran’ın Pakistan topraklarındaki bir hedefe füzeli saldırısına ilişkin de söz konusu bölgede “teröristlerin bulunduğunu, İran’a yönelik saldırı hazırlığında olduklarını” bu nedenle operasyon düzenlediklerini iddia etti. ARACI SUUDİLER Mİ? Kenani, Suudi Arabistan’ın, ABD ile İran arasında aracılık yaptığı yönündeki haberlerin doğruluğunu teyit etmediklerini, ABD’nin İran’a farklı yollardan mesajlar gönderdiğini ifade etti. Tahran ile Riyad ilişkilerinin iyi yönde ilerlediğini söyleyen Kenani, iki ülke arasında ilişkileri ve işbirliğini geliştirmeye yönelik ciddi bir çabanın söz konusu olduğunu kaydetti. KRİZ GİDERİLDİ Öte yandan Pakistan ve İran, iki ülkenin büyükelçilerinin 26 Ocak’a kadar görevlerine dönebilecekleri konusunda mutabık kaldı. Pakistan Dışişleri Bakanı Jalil Abbas Jilani’nin daveti üzerine İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın 29 Ocak’ta Pakistan’ı ziyaret edeceği de açıklandı. BİRGÜN
TBMM, İsveç’in NATO üyeliğini bugün görüşecek

İsveç’in NATO üyeliğine ilişkin teklifin bugün (23 Ocak Salı) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülmesi bekleniyor. Reuters’ın üç farklı TBMM kaynağına dayandırdığı habere göre TBMM’nin olası onayının ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yasayı imzalayarak süreci tamamlayacağı öngörülüyor. İsveç ve Finlandiya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından 2022 yılında NATO askeri ittifakına katılma talebinde bulunmuştu. Ancak NATO müttefiki Türkiye, iki ülkenin Ankara’nın terörist olarak gördüğü grupları koruduğunu kaydederek üyeliklere karşı çıkmıştı. Türkiye geçen Nisan ayında Finlandiya’nın katılım protokolünü onaylamış, İsveç’in NATO’ya katılımına ise onay vermemişti. Bunun üzerine Stockholm, bir terör örgütüne üye olmayı yasadışı hale getiren yeni bir terörle mücadele yasası çıkardı. İsveç ve NATO üyeleri Finlandiya, Kanada ve Hollanda da Türkiye’ye silah ihracatı politikalarını gevşetmek için adımlar attı. Erdoğan İsveç’in teklifini Ekim ayında TBMM’ye göndermiş; ancak onaylanmasını ABD’nin Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satışını onaylamasına bağlamıştı. Beyaz Saray F-16 satışını destekliyor. Ancak ABD Kongresi’nin Türkiye’ye F-16 satışını onaylaması için net bir zaman dilimi bulunmuyor. Türkiye, NATO’nun genişleme sürecini geciktirdiği ve olumsuz insan hakları sicili nedeniyle bazı Kongre üyelerinin itirazlarıyla karşı karşıya. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bu ayın başlarında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmenin ardından Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini “önümüzdeki haftalarda” onaylamasını beklediğini söylemişti. TBMM Dışişleri Komisyonu, onay sürecinin ilk adımı olarak geçen ay İsveç’in NATO’ya katılımına ilişkin teklifi onaylamıştı. Komisyon toplantısında AKP, MHP ve ana CHP onay lehinde oy kullanırken, Saadet Partisi ve İYİ Parti ret oyu kullanmıştı. DEM Parti ise oylamaya katılmamıştı. BİRGÜN
İsrail ordusu duyurdu: Gazze’de 21 asker daha öldü

İsrail Ordusu’nda 7 Ekim’den bu yana hayatını kaybeden asker sayısı 556’ya yükseldi. İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail güçlerinin Gazze’nin orta kesimlerine gerçekleştirdiği roketatarlı saldırıda 21 İsrail askerinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Hagari, düzenlediği basın toplantısında Gazze’nin orta kesimlerinde İsrail sınırına yakın bir bölgede İsrail güçlerine ait bir tankın roketatarla hedef alındığını belirtti. Hagari, bu sırada saldırının olduğu bölgede iki binada da patlama meydana geldiğini ve binaların çöktüğünü ifade etti. İsrail güçlerinin patlamanın olduğu anda söz konusu 2 binanın içinde ve yakınında bulunduğunu aktaran Hagari, saldırıda 21 askerin öldüğünü ve şu ana kadar 10’nun isimlerinin açıklandığını kaydetti. Hagari, söz konusu binalarda meydana gelen patlamanın İsrail güçlerince yerleştirilen patlayıcılardan kaynaklandığının tahmin edildiğini aktardı. İsrail ordusu, henüz rakamları güncellemese de kara saldırısının başladığı 27 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarda öldürülen İsrail askeri sayısı 221’e yükseldi. 7 Ekim’den bu yana Lübnan sınırı ve Batı Şeria’daki çatışmalarda dahil öldürülen toplam İsrail askeri sayısı da 556’ya çıktı. BİRGÜN
DEM Partili Kalmaz: Arnavutköy’de kendi adayımızla seçime gireceğiz

DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Murat Kalmaz, yerel seçimlerde Arnavutköy’de aday çıkaracaklarını duyurdu. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), yerel seçimlere ilişkin DEM Parti Arnavutköy ilçe binasında halk toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Murat Kalmaz ve DEM Parti Arnavutköy ilçe yöneticilerinin yanı sıra Anadolu Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER), Barış Anneleri Meclisi, kanaat önderleri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına 1 dakikalık saygı duruşuyla başladı. Toplantıda konuşan DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Murat Kalmaz, Türkiye’de faşizmin kurumsallaşmaya çalıştığı zorlu bir süreçten geçildiğine dikkat çekerek, parti olarak öncelikli gündemlerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasına ilişkin cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri olduğunu belirtti. ‘ARNAVUTKÖY’DE KENDİ ADAYIMIZI ÇIKARACAĞIZ’ 31 Mart seçimlerine avantajlar ve kazanımlara dönüştürülecek bir süreç olarak baktıklarını belirten Kalmaz, İstanbul’la ilişkin seçim stratejilerinin farklı kesimlerle yürütülen tartışmalar sonucunda netleşeceğini söyledi. Devamında, Arnavutköy ilçesi için aday çıkaracaklarını duyuran Kalmaz, “Özellikle Arnavutköy için konuşacaksak biz burada kendi adaylarımızla seçime gideceğiz. İlerleyen süreçte kent uzlaşısı çerçevesinde farklılıklar yaşanabilir ama Arnavutköy, İstanbul’da en güçlü olduğumuz yerlerden birisi ve aynı zamanda en politik ve bedel ödeyen kitlemizin olduğu yerlerden birisi” dedi. MA/İSTANBUL
‘AKP iktidarı, ÇEDES projesiyle biat eden çocuklar yetiştirmek istiyor’

Eğitim Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, ÇEDES projesi ile biat eden, itiraz etmeyen bir toplum yaratılmak istendiğini belirterek, tarikatların çocukların beynini yıkadığını kaydetti. Öztürk, “Aileler, okullara imam atanmasına, mescit açılmasına, zorunlu din derslerine karşı ailelerin ilçe milli eğitim müdürlüklerine başvuru yapmaları gerekir” dedi. AKP iktidarında eğitim politikaları, büyük oranda dini eğitim ve ‘tek din-tek mezhep’ öncelenerek oluşturuldu. Öğrencilerin ve velilerin tercihlerini görmezden gelen eğitim politikaları nedeniyle dini eğitimin ağırlığı, hemen her yıl katlanarak arttı. Kamuoyunda büyük tepki çeken “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) adı altında okullara imam atanması projesi, eğitimin daha da dinselleştirilmesi tartışmalarını alevlendirdi. Öğrencilerin adeta Diyanete tesliminin önünü açan proje kapsamında Eskişehir ve İzmir başta olmak üzere birçok ilde okullara “manevi danışman” adı altında imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişiler atandı. ÇEDES projesiyle okullarda imamların derse girmesinin önünü açan Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), okul öncesi eğitim kurumlarında da mescidi zorunlu hale getirdi. “TARİKATLAR ÇOCUKLARIN BEYNİNİ YOK EDİYOR” Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, AKP hükümetinin ÇEDES projesine ilişkin PİRHA’ya konuştu. Tarikatların tamamen insanların kişiliğini, benliğini yok eden yapılanmalar olduğunu belirten Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, “Burada muhalifler olarak Milli Eğitim Bakanlığı önüne gidip bakanın istifa ettirilmesi, bunların amaçlarının çocuklar için karanlık bir dünya olduğunun anlatılması gerekiyor” dedi. Karaman’da ve ülkenin birçok yerinde yaşanan taciz ve çocuk istismarlarında tarikatların eli olduğunu vurgulayan Öztürk, “Ülkede yaşanan dinsel tacizden tutun çocuk istismarına kadar hepsi tarikatlarda oluyor. Bu tarikatların kapatılması gerekirken tam tersi yapılıyor. Hükümetin eliyle, Milli Eğitim Bakanı eliyle bunlar siyasallaştırılıyor. Bakan, bunları sanki normal bir sivil toplum örgütüymüş gibi göstermeye çalışıyor. Tam tersi çocuklarımızın beynini yıkayan, beynini yok eden yapılanmalardır tarikatlar” diye belirtti. “AİLELER ÇOCUKLARINI TARİKATLARA YOLLAMASIN” Ailelerin çocuklarını tarikatlara yollamaması gerektiğinin altını çizen Öztürk, şunları kaydetti: “Dini bütün insanlar da dahil kim olursa olsun çocuklarını tarikatlara yollamaması lazım. Devletin bütün kaynakları buraya aktarılıyor. Her yerde yer açıyorlar ve ticari bir alan oluşturuyorlar ve kendi saray hayatlarını kuruyorlar. İnsanlar bunların yüzünden ölüyor, bunlara biat ediyor. Dini kullanarak bunun üzerinden insanları sömürüyorlar, yaptıkları iş bu. ‘Kader buymuş, ben bunu yaşayacağım, itiraz etmeyeceğim, karşı çıkmayacağım’ diyen bir toplum yaratmak için anaokullarına kadar bu ÇEDES programını uygulamaya çalışıyorlar.” “HER OKUL İMAM HATİPLEŞTİRİLDİ” Ülkede laik ve bilimsel eğitimin tamamen bitirildiğine dikkat çeken Öztürk, “Her yer imam hatipleşmiş, aslında kendileri de bunun rantını yemek için uğraşıyor. Toplumu dincileştiriyorlar ama kendilerinin dinle alakası yok. Şükürcü toplumu ortadan kaldırmak gerekir. En fakiri de şükrediyor en zengini de. Böyle bir yapı olabilir mi? İkisinin de hayat garantisi yok, ülkede demokrasi yok. Kanunları yok etmişler ve birçok insan düşünce suçlusu cezaevinde. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? Bunu bu hale getiren AKP ve MHP ittifakı. Faşist bir yapılanmadan kaynaklı gelinen son durumdur” şeklinde ifade etti. “KORKU TOPLUMUNDAN EN KISA ZAMANDA ÇIKMAK GEREKİYOR” Bu ülkede bir korku toplumu yaratıldığını vurgulayan Öztürk, “Bu korku toplumundan çıkılması gerekiyor. Aileler korkuyu üzerinden atıp çocuklarının ve kendilerinin nasıl bir eğitim istediğini belirtip, karşı durmaları gerekiyor. Eğer biz bugün bilimsel, laik, nitelikli bir eğitim istiyorsak bunun için adımı atmamız gerekiyor” dedi. “AİLELER İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜKLERİNE DİLEKÇE VERMELİ” Okullara imam atanmasına, mescit açılmasına, zorunlu din derslerine karşı ailelerin ilçe milli eğitim müdürlüklerine başvuru yapmaları gerektiğini belirten Öztürk, “Mahkeme kararlarımız var. Dava açsınlar, zorunlu din derslerine karşıyız, girmek istemiyoruz, desinler. Okullarda seçmeli din dersleri artıyor, matematik, fizik, kimya İngilizce gibi derslerin gittikçe saati düşürülüyor, bu çok kötü. Eğitimin gerçekten gittikçe bilimsellikten uzaklaştırıldığı açık ve net görülüyor” ifadelerini kullandı. “ÜLKENİNİN DAHA DA GERİCİLEŞMEMESİ İÇİN MÜCADELE ŞART” Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, ailelerin çocuklarına ve ülkenin geleceğine sahip çıkması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Ülke bunların elinde kaldıkça gittikçe gericileşecek, kafatasçı bir zihniyete doğru dönüşecektir. Suriye’de, Filistin’de yaşanan durumlara baktığımızda hepsi gerici bir zihniyetin ürünü. Buna göre ülkeyi de gerileştirmemek için bütün herkesin birlikte hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum.” Cebrail ARSLAN/ANTALYA
‘Aleviler demokrasi mücadelesinde önemli bir güç’

Koblenz Alevi Kültür Merkezi’nde “Türkiye’deki son siyasi süreç” konulu panel yapıldı. Panele konuşmacı olarak katılan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve DEM Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, Alevilerin demokrasi mücadelesinde önemli bir güç olduğunu belirterek, tekleştirici siyasete karşı tüm ezilenlerin birleşerek örgütlenmesi gerektiğini dile getirdiler. Koblenz Alevi Kültür Merkezi’nde Türkiye “Türkiye’deki son siyasi süreç” konulu panel yapıldı. Panele, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve DEM Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş konuşmacı olarak katıldı. Panelde Türkiye’deki son siyasal süreç ele alındı. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türkiye’deki kutuplaşmanın AKP iktidarı tarafından manipüle edildiğini belirterek, sorunların gerçekçi bir şekilde tartışılamadığına dikkat çekti. Özellikle Türkiye’deki kutuplaşmanın ve gerginlik siyasetinin AKP’nin sorumluluğunda olduğunu ifade etti ve toplumun bu durumla manipüle edildiğini söyledi. Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun Alevi ve Kürt kimliğini siyasi malzeme olarak kullanma çabalarına da dikkat çekti. “KÜRTLER VE ALEVİLER ULUSAL DÜZEYDE YOK SAYILIYOR” DEM Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ise Türkiye’nin kuruluş siyasetine atıfta bulunarak, tekleştirmeyi esas alan bir sistemin oluşturulmaya çalışıldığını söyledi. Kürtlerin ve Alevilerin ulusal düzeyde yok sayıldığını, tanınmadığını ve mevcut siyasal yapılanmanın günlük siyasi açıklamalarının güvenilir olmadığını ifade etti. Her iki konuşmacı da Alevilerin demokrasi mücadelesinde önemli bir güç olduğuna vurgu yaparak, tekleştirici siyasete karşı tüm ezilenlerin birleşerek örgütlenmesi gerektiğini dile getirdi. Panelde Türkiye’nin iç politikasındaki gelişmelerin yanı sıra ulusal ve dini kimliklerin siyasetteki rolüne dair kapsamlı bir tartışma gerçekleşti. Koblenz Cemevi Başkanı Özgür Demir de panele katılımlarından dolayı Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’na ve DEM Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş’a teşekkür etti. Demir, yapılan katkıların ve açıklamaların, cemevi topluluğu ve genel olarak katılımcılar için anlamlı bir deneyim olduğunu kaydetti. PİRHA/ALMANYA
İstanbul’da MKG öncülüğünde buluşan kadın gazetecilerden dayanışma mesajı.

Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği öncülüğünde kadın gazeteciler İstanbul Feneryolu’nda kahvaltı etkinliğinde buluştu. Gazeteciler dayanışma yöntemlerini tartışarak, atölye planlamaları çıkardılar. Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), “Kadın gazeteciler olarak kahvaltıda bir araya geliyoruz dayanışmayı büyütmek ve ortaklaşmak için sizleri aramızda görmeyi istiyoruz” şiarıyla İstanbul Feneryolu’nda kahvaltı etkinliği gerçekleştirdi. MKG, üyelerinin yanı sıra, İstanbul’da çalışan her kesimden kadın gazeteci ile bir araya geldi. Kahvaltı ile başlayan etkinlik, MKG’nin dernekleşmesi üzerine yapılan bilgilendirme ile devam etti. “ERİL DİLE KARŞI KADIN HABERCİLİĞİ ÖNEMLİ” Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) üyesi Kibriye Evren, gazetecilere dönük baskı politikalarının yanı sıra kadın gazetecilerin yaşadığı şiddete dikkat çekerek, sansür yasasıyla kadın gazetecilerin susturulmak istendiğine vurgu yaptı. Kürdistan’da bu baskının daha fazla olduğunu söyleyen Evren,“Kürt gazeteci Dicle Müftüoğlu’nun gazeteci faaliyetinden dolayı hala tutsak olduğunu belirterek, “Herkesin dayanışma göstermesi gerekiyor. Medyadaki eril dile karşı kadın gazetecilerin, kadın haberciliği önemli. Devletin kadın gazetecilere yönelik şiddetine karşı nasıl bir dayanışma ağı gerekiyor bunun üzerinden dayanışma göstermeliyiz. Dayanışmak için etkinlikler düzenlenmeli. Birbirimizle fikir alışverişinde bulunmalıyız” dedi. “TÜM GAZETECİLERİN DUYARLI OLMASI GEREKİYOR” Gazeteci Pınar Gayıp ise dayanışmanın kadınlar açısından önemli olduğunu söyleyerek, gazetecilerin tutuklaması ve gözaltına alınmakta karşı refleksin daha güçlü gösterilmesi gerektiği konusunda tüm gazetecilerin duyarlı olması gerektiğini ifade etti. “GAZETECİLİK ONURUNDAN BAHSEDERKEN SAHİPLENMEYİ ESAS ALIYORUZ” Daha sonra söz alan Gazeteci Aysel Işık, Dicle Müftüoğlu’nun gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılanmasına değinerek, yargılanma sırasında mahkemenin tavrına işaret etti. Işık, “Kürdistan’da gazetecilere yönelik baskının iki kat arttığını görüyoruz. Çok sayıda kadın gazeteci var ama dayanışma çok az. Fiziki bir dayanışmaya ihtiyaç var. Gazetelik onurundan bahsederken dayanışmayı değil sahiplenmeyi esas alıyoruz. Ben eminim Kürdistan ve Türkiye’de bir akış sağlayabiliriz. Dicle’nin davasını da bu şekilde sahiplenebiliriz” şeklinde konuştu. “İÇERİDE BULUNAN GAZETECİLERİN SESİYİZ” Gazeteci Nezahat Doğan da “Aktif olarak neler yapılabilir tartışmak önemli ama bunu pratikte görmek önemli. Dayanışma değil örgütlenmeyi esasa alarak biraya gelmeyi, ortaklaşmayı sağlamalıyız. Gerçek haberciliğe temas etmek, örgütlenmek için sokakta sesimizi duyurmalıyız. İmece usulü olarak Dicle’nin davasına katlım sağlanabilir. Bizim şu an konuşmaktan ziyade sahada gücümüzü göstermemiz önemli. Biz dışarıdakiler olarak içeride bulunan gazetecilerin sesiyiz. Biz bunu unutursak içeridekileri unutmuş oluruz” diye belirtti. “DAYANIŞMAYI YÜKSELTEBİLİRİZ” Gazeteci Evrim Kepenek ise kısa bir konuşma gerçekleştirdi. Kepenek, “Dicle Müftüoğlu’nun duruşmasında örgütlenip gidelim. Bizler de bir planlama çıkarabiliriz. İlk ses çıkartma ilk harekete geçme noktasında biraz hızlıca hareket etmemiz gerekiyor. Buradan bir eylem veya dayanışma yükseltebiliriz” diye aktardı. “DAYANIŞMAYI BÜYÜTMEMİZ GEREKİYOR” Gazeteci Marta Sömek, kadın gazetecilerin sahada polis şiddetine maruz kaldığını söyleyerek, gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilere dönük hak ihlali raporu tuttuklarını kaydetti. Gazetecilerin maruz kaldığı hak ihlali raporlarını her üç ayda bir basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlattı. Sömek, şunları kaydetti: “Bizler o raporu İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) yayınlıyoruz. Buradan da sadece birkaç arkadaşımızla birlikte o raporu yayınlıyoruz. Oradaki dayanışmayı çok fazla göremiyoruz. Tam da bu boyutta dayanışmayı büyütmemiz gerekiyor. Sadece Diyarbakır’a gidip bir duruşmaya katılmak değil derneğin herhangi bir çalışmasında bir katılım sağlayarak dayanışmayı büyütebiliriz. Yine derneğin üç aylık toplantıları oluyor. Buraya sadece üye olan arkadaşlar gelmiyor. Aynı zaman da atölye tartışmaları da yürütüyoruz.” “ÖZGÜR BASIN KOLAYLIKLA BİLGİLERE ULAŞAMIYOR” “Kadın gazeteciler olarak dayanışmayı daha çok nasıl büyütebiliriz buna dair çalışmalar yapmalıyız” diyen Sömek, “Gazeteciler sahada şiddete maruz kalabiliyoruz. Özellikle adliyelerde bununla sıkça karşılaşıyoruz. Çok rahat duruşma salonuna girebilen havuz medya kart dahi göstermezken, biz bir saat boyunca orada mücadele yürütüyoruz bir duruşmaya girebilmek için. Özgür basın, muhalif basın kolaylıkla bilgilere ulaşamıyor. Bu boyutta özellikle sahada maruz kaldığımız o polis şiddetine karşı kadınlar olarak nasıl dayanışabiliriz, nasıl bu dayanışmayı büyütebiliriz? Biz JINNEWS olarak tüm Marmara’ya bakıyoruz ve sayımız da az. Bu noktada birbirimizle dayanışabiliriz. Gidemediğimiz yerlerde birbirimizle paslaşabiliriz, bilgi verebiliriz, görüntü paylaşabiliriz. Bu noktada tüm arkadaşlarla dayanışma yürütebiliriz” dedi. PİRHA/İSTANBUL
Özel, Dersim’den seslendi: DEM Parti resmi bir parti göz önünde ilişki içindeyiz.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Dersim’e geldi. Halka seslenen Özel, Dersim Belediyesi’ni bütün CHP’li Büyükşehir belediyeleri ile kardeş kent yapacaklarını vurguladı. DEM Parti ile ilgili olarak ise “Hiçbir siyasi parti bizim gözümüzde şeytan değildir. DEM Parti resmi bir partidir. Her parti gibi gözler önünde ilişki içindeyiz” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Genel Başkan Yardımcıları, Parti Meclisi Üyeleri, Disiplin Kurulu üyeleri ve aralarında Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül ile Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın da olduğu partililerle Dersim’i ziyaret etti. Nazimiye’de eski Milletvekili Kamer Genç’i anma törenine katılan Özel, daha sonra Dersim merkezde CHP il binasının önünde halka hitap etti. “ADAYIMIZI SİZE EMANET EDİYORUM” Nazimiye’ye gelmeden önce önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldiğini, onun selamlarını getirdiğini belirterek konuşmasına başlayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, önce sözü yerel seçimlere getirerek, “Ben buradan Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı olarak adayımızı Cumhuriyet Halk Partililere, o da yetmez. Tunceli iyi yönetilsin, dürüst, temiz yönetilsin, iyi hizmetler alsın diyen herkese; Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün büyükşehir belediyeleri Tunceli Belediyesi’ne kardeş belediye olsun diye, abi kardeş gibi çalışsınlar, Tunceli bugüne kadar görmediği hizmetleri alsın diye adayımızı size emanet ediyorum” dedi. “BİZİM GÖZÜMÜZDE HİÇBİR SİYASİ PARTİ ŞEYTAN DEĞİLDİR” AKP Genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işi gücü bırakıp Cumhuriyet Halk Partisi’yle uğraştığını vurgulayan Özel, Cumhurbaşkanı’nın eleştirilerine konu olan DEM Parti ile görüşmelerine ilişkin şunları ifade etti: “Meclisteki grubu bulunan ve bu milletten oy alan hiçbir siyasi parti bizim gözümüzde şeytan değildir. Randevu istediler. Verdik, geldiler, görüştük. Seçimlerini yaptılar. Tebrik etmeye, hayırlı olsun ziyaretine gittik. Şuradan ilan ediyoruz ki bizim DEM Parti’yle Tayyip Bey istemiyor diye ilişkimizi koparacak kadar onun seçmenine saygısız değiliz ama yine buradan ilan ediyoruz ki, DEM Parti ile gözünüzün önünde, ne ilişki kuruyorsak onu kuruyoruz. Yani kapalı kapılar ardından konuşuyorlar, gizli anlaşmalar yapıyorlar, şunu yapıyorlar, bunu yapıyorlar. Bunların hepsi Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim yalanından ibarettir. DEM Parti resmi bir partidir. Her parti gibi gözler önünde ilişki içindeyiz. Ama Recep Tayyip Erdoğan her gün DEM diyorsun da her gün zam yapıyorsun. Milletin derdi DEM değil, senin yaptığın zam zam zam.” “EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞINI BİR ASGARİ ÜCRET DÜZEYİNE ÇIKARACAĞIZ” Recep Tayyip Erdoğan geldiğinde en düşük emekli maaşının, asgari ücretin bir buçuk katı olduğunu ama bugün asgari ücretin yüzde 55’ine indiğine vurgu yapan Özel, “Biz diyoruz ki ilk adım olarak, en düşük emekli maaşı bir asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır. O da 17 bin liradır. 10 bin liralık sefalet ücretini kabul etmiyoruz. Buradan sizlerden hangi siyasi görüşten olursa olsun, hangi etnisiteden, hangi mezhepten, hangi inançtan olursa olsun bütün emeklilerimiz için artık o 10 bin lirayı, onun uygun gördüğü, dayattığı, reva gördüğü 10 bin lirayı reddediyoruz” diye belirtti. Elektrik ve doğal gaz faturalarından boğaza bir şey kalmadığını söyleyen Özel, “Yoksulluk ve sefalet içinde olan emeklilerimize de emekçilerimize de geleceğinden endişeli gençlere de gencecik evlatlarını yurt dışına gönderip de kaybetmek istemeyen ana babalara da sesleniyoruz. Oyları Cumhuriyet Halk Partisi’nde birleştirirsek, bu iktidara yeter artık bizi düşünmeyene bundan sonra oy yok dersek, biz bu kadarını hak etmedik, size bu yerel seçimlerde bir sarı kart gösteriyoruz dersek emin olun bundan sonra her şey yoluna girer” değerlendirmesinde bulundu. “KIYI ŞERİDİNDEN İÇERİYE DOĞRU CHP’Lİ BELEDİYELERİ ÇOĞALTACAĞIZ” Hem Tunceli’de hem 81 ilde özellikle ellerindeki 11 büyük şehirde büyük bir başarı elde edeceklerini belirten CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yaklaşan yerel seçimlerle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Büyükşehir belediyelerimizi koruyacağımızı, bu sayıyı Ege’deki dört il başta olmak üzere Denizli’den, Manisa’dan, Balıkesir’den, Bursa’dan başlayarak artık Cumhuriyet Halk Partili Belediyeleri kıyı şeridinden içeriye doğru çoğaltacağımızı, İç Anadolu’da çok önemli belediyeler kazanacağımızı görüyorum. İlk aklıma Kırıkkale geliyor. Kastamonu geliyor ancak çok sayıda belediyeyi kazanacağımızı ve Tunceli’de bu sefer, bu güzel memlekette şanlı bayrağımızı ve Cumhuriyet Halk Partisi bayrağını Tunceli’de Dersim Belediyesi’ne asacağımızı ve Tunceli’ye görülmedik hizmetleri hep beraber yapacağımızı buradan müjdeliyorum.” “TUNCELİ ÖZEL BİR KENTTİR” CHP Dersim Belediye Başkan Adayı Ali Mustafa Çelik’de, Dersim’de son zamanlarda artan göç sorununa vurgu yaparak şunları kaydetti: “Kentimiz boşalıyor. Göç, dramatik bir hal alıyor. Biz kentimizin sorunlarını biliyoruz, çözümleri için hazırız. Tunceli doğası, insanı, çağdaş yaşam tarzı, değerleri, kültürüyle, kimliğiyle özel bir kenttir. Son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklarla beraber artan işsizlik, yoksulluk, kentimizin sürekli göç vermesine neden olmaktadır. İnsanlarımız dışarıya göç ettikçe kentimizin özgün, sosyokültürel dokusu bozulma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ancak suç gidenlerin değil, gençlerimize umutlu ve güvenli bir gelecek sunamayan yöneticilerdedir. Biz yoksulluğa mahkum edilen halkın çocuklarının doğduğu topraklardan koparılmalarına seyirci kalmayacağız. İnsana değer vereceğiz. Halka saygılı olacağız, herkesi kucaklayacağız, destekleyeceğiz ve kolaylaştırıcı olacağız. Çevre duyarlılığı içerisinde çağdaş, yaşanabilir, mutlu bir kent yaratacağız” PİRHA/DERSİM