Amed ZMO Eşbaşkanı: Dicle Nehri kıyısında ‘Çadır Kent’ ısrarı belli ki bir şeylerin ön aşaması!

Dicle Nehri kıyısında yapımı süren “Çadır Kent”in yaratacağı tahribatlara dikkati çeken ZMO Eşbaşkanı Abdussamed Ucaman, “Hem demografik hem coğrafik hem jeolojik yönlerini ön plana çıkararak değerlendirme yapıyoruz. Belli ki bir şeylerin ön aşaması” dedi.
Dicle Nehri kıyısında riskli olmasına rağmen depremzedeler için yapımı süren 4 bin 200 hanelik “Çadır Kent”e yönelik tepkiler sürüyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Amed İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Deprem Kriz Masası’nda yer alan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Şube Eş başkanı Abdussamed Ucaman, yaşanacak sorunlara dikkati çekti.
TAŞKIN SAHASI OLMASI TEHLİKE ARZ EDİYOR
Tercih edilen alanın yanlışlıklarına işaret eden Ucaman, “Bazı değerlendirmeleri yaptığımız zaman işin hem demografik hem coğrafik hem jeolojik yönlerini de ön plana çıkararak yapıyoruz. TMMOB olarak bu açıdan önerebileceğimiz alanlar mevcut ancak bu 4 bin 200 kapasiteli Dicle Nehri kenarına taşkın alanının bulunduğu yere yerleştirilen alanın tercih etme gibi bir değerlendirmesi olamaz. Diyarbakır’da sokaktan birisini bile çevirseniz orada bu işin olamayacağıyla ilgili dünya kadar nedenler sıralar. Çünkü orada tarihsel bir hafıza ve yaşanılan durumlar var. Taşkın sahasıdır derken bunu salt barajlara bağlayarak demiyoruz. Genel anlamda su alma yapıları, hayvan su içme göletleri, yer üstü sulama göletleri yaptığınız zaman tümüyle otomatik hesaplanır ve o taşkın hesapları 50 yılda, 100 yılda bir gelebilecek “feyezana(ani su baskınları) karşı bir değerlendirme olarak alınır. Bu hesaplamalar bunlar üzerine değerlendirilerek yapılır ancak ne oluyorsa şu deniyor; DSİ garanti vermiş, barajda herhangi bir sorun yok, o yüzden taşkınlık olmayacak. Bu değerlendirmeyle bu işi teknik ve bilimden uzak bir biçimde ele alıyorlar” dedi.
YAPAY ALAN ÜZERİNE KURULACAK
“O alan bir çadırın konulması gereken en son yer” diyen Ucaman, “Çünkü orası tümüyle dolgu malzemesi ve hafriyat sahasıdır. Bu hafriyat sahaları genelde Seyrantepe, Yeni Hal alt geçit dediğimiz bölgelerden, kazılardan getirilmiştir. Bununla birlikte alt yapı için kazılan kazılar içerisinde kanalizasyon kanalları dediğimiz beton kanallar da kırılıp o alana getirilmiştir. Yine yeni yapılan inşaatların toprakları da getirilmiştir. Bu kanalizasyon kanallarında asbest var mı yok mu bunu da değerlendiremiyoruz.  Dolayısıyla bu bölge yapay alan üzerine kurulmuş bir yer” diye belirtti.
KIŞIN AYRI YAZIN AYRI DERT 
Ucaman, şöyle devam etti: “Çadırlarda ısıtma problemi olur, basından duyduk, Büyükşehir Genel Sekreteri çadır kurulan alanın karşısında dubleks evleri örnek göstererek, ‘orada bir sıkıntı yoksa burada niye sıkıntı olsun’ demiş.  Yani bir çadırı betonarme ve son derece teşekküllü, yalıtımlı bir alanla karşılaştıramazsınız bu yanlış bir değerlendirmedir. Yine aynı şekilde betonarme dediği yapıların kanalizasyon sistemleri bile yok. DSİ tarafından o bölgelere şu an da tek bir kanalizasyon sistemi yapılmamış. Açıktan veya farklı farklı şekilde milletin orada oluşturduğu kanalizasyon sistemleri var. Düşünün, bu oluşmayan kanalizasyonların döküntüleri Dicle Nehri’ne akacak ve hemen karşı sahilde, sol sahilde olan yapılar. İlkbaharla birlikte bunun oluşturacağı haşaratının referans noktası olarak da yine oradaki villalar gösteriliyor. Oraya ilaçlamanın yapıldığı, çadırlara da yapılacağı ve sıkıntının olmayacağı yönünde değerlendirmeleri var. Villalarla açıkta olan çadırın karşılaştırılması ve referans alınması doğru bir değerlendirme değildir. Biz teknik olarak bir şeyi referans vereceksek böylesi durumlarda en kötüsünü veririz. Bu yüzden yazın ayrı kışın ayrı bir dert. Kent ile entegrasyonları ayrı bir dert.”
‘SOSYOLOJİK TRAVMAYA SEBEP OLACAK’
Söz konusu alanın sorun yumağı olduğunu vurgulayan Ucaman, “Kentin insanı, fabrikalarda, okullarda, devlet kurumlarında çalışan insanlar. Dolayısıyla bir kısmı mevsimlik işçidir, bir kısmı kamu görevlisidir, bir kısmı farklı işlerdedir. Bu insanları hayatlarının tümünü götürüp orada farklı bir cendereye alarak, kentten soyutlayarak, kentin doğal yaşam döngüsünden uzaklaştırarak sosyolojik bir travmaya da neden olacaklar. Bu yüzden bizim önermelerimizin çoğu kent içerisinde olan kente, hastanelere, okullara yakın alanlar. Orada çadırlarda eğitim yapılırsa çocuklar için ayrı bir dert, taşıma usulü ayrı bir dert. Sadece çocuklar için ele alındığında bile bir travmanın yaşatılacağı görünmektedir. Biz vicdanen bunu kabullenemiyoruz.  Bu kentin insanlarının bizden ayrıştırılarak götürülüp ayrı bir yere konumlanması vicdanen bizi rahatsız ediyor. Buna karşı ciddi bir mücadele sürdüreceğiz.  Afette tartışmasız alanlara eleştiriler yapılmadan yürütülür ama böylesi durumları farklı bir şeye yorumluyoruz. Bu mevcut afetin yarasını sarmayla ilgili bir durum değildir. Bu biraz daha bazı şeylerin üstünü örtmedir. Bazı şeylerin üstü örtülürken de bu alet edilen durumunda yanlış bir noktadan değerlendirildiğini ve tehlikeli sonuçlara da götürebileceği bir durumdan söz ediyoruz” diye konuştu.
EKOLOJİK YIKIMA EVRİLECEK
O bölgede kum ocaklarının oluşturulması sonucunda çok sayıda ekolojik tahribatın yaşandığını da sözlerine ekleyen Ucaman, nehire verilecek zararları da şöyle ifade etti: “Ruhsatsız kum ocaklarının oluşturulması bunlar tümüyle o alanın ekolojik flora ve faunası üzerinde ciddi sıkıntılar oluşturduğu biliniyor. Oradaki sazlıklar yerle bir edilmiş, baş tahkimatları nehri ciddi bir şekilde daraltmış ve şişen bir yapıya dönüştürmüş. Bu etkisini alt taraftaki nehir içerisindeki faunaya ciddi zarar verebileceği ve yine daha sonraki alanlara da ciddi yıkım götüreceğiyle ilgili değerlendirmelerimiz var. Sazlıklar kum ocaklarından kaynaklı yok oldu dolayısıyla hem göçmen kuşların hem de bölgedeki diğer hayvanlara ciddi bir kısıt oluşturmuş. Oradaki mikro ekosistemi ciddi etkilediğiyle kaynaktan başlayarak bu işi bozduğunu söyleyebiliriz. Bu oluşumlar yine endemik bitki dediğimiz o yöreye ait bitkilerin yok olmasına sebep olmuştur. Yıllardır bunları söylüyoruz ama duymuyor, görmüyor ve değerlendirmiyorlar. Dava açıldığı zaman da cezasızlık devreye giriyor. Hem kent kirliliğine hem de ekolojinin yok olmasına sebep oluyor. Baştan yanlış yapılan şeyin sonucu yine yanlışa ulaşıyor. Doğru bir sonuç çıkmıyor. İşin toplumsal ekolojisini değerlendirmediğimiz sürece daima sahada ekolojik yıkımın olacağını değerlendiriyoruz. Oradaki yıkımda bundandır.”
‘BAZI İMAR PROJELERİNİN ÖN AŞAMASI’
Alanda yapılan çadır kentle ilgili imar projelerinin de konuşulduğunu hatırlatan Ucaman, “O bölgeyi imara açmakla yeni bir şey mi planlanıyor? Oraya dünya kadar alt yapı oluşturuldu. Elektrik nakliyatlarından tutalım dünya kadar yeni düzenlemeler oluşturuldu. Daha önceden de böyle girişimler oldu ve biz TMMOB olarak karşı çıkmıştık. Hafriyat yönetmeliğine göre o alanlarda sadece mesire alanı olabileceği bunun dışında herhangi bir şey olamayacağıyla ilgili değerlendirmeler var. Şu anda bu vasfının olmadığını görüyoruz, hemen nehrin kenarında nehir koruma, kıyı koruma şeridi nerede? Diyarbakır’ın yanı başında oluşan bir durum. Çevre şehircilik ve valilikçe buna kayıtsız kalıyoruz. Bununla da kalınmıyor arkasında 3-5 tane havuz, gölet vs. durgun sular da oluşturulmuş. Belli ki bir şeylerin ön aşamasıdır. Mesire ve ağaçlandırma alanları için karşı çıkmıyoruz, o alanlarda ağaçlandırma yapılabilir zaten hafriyat yönetmeliğinde mevcuttur. Ancak biz o bölgelerde imara açılmayla ilgili durum söz konusu olduğu zaman kabul etmeyeceğiz” diye belirtti.
‘MAĞDURUYETTEN FAYDALANMA’
Bu tür girişimlere karşı tüm yasal yolları zorlayacaklarını ifade eden Ucaman, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu işin önünü açtığı için ilgililer hakkında da suç duyurusunda bulunacağız. Bu bizim teyidimizdir. Dolayısıyla yetkililere de şunu söylüyoruz, bu kentteki dinamiklerle görüşüldüğü zaman dünya kadar yerin olduğunu görecekler ya da kendi teknik elamanlarına bile sorduklarında dünya kadar alternatiflerinin olduğu görülecektir. Ancak götürüp hiç olmayacak bir yere yaptırmalarını mağduriyetten faydalandırma olarak değerlendiriyoruz. Çünkü şimdiye kadar depremle ilgili elini taşın altına koymayan sistematik birden götürüp böylesi bir şeyle ortaya çıkıyorsa bizim için ayrı bir durum değerlendirmesidir. Biz bunu tartıştıracağız. Gerekirse dava açıp bu işin takibini sürdüreceğiz.”
MA / Eylem Akdağ – Bazid Evren
Facebook
Twitter
LinkedIn
Sohbeti Aç
Sizi Dinliyoruz
Merhaba Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?