AYM’den Cumartesi Anneleri’ne “orantısız müdahale” başvurusunda ‘hak ihlali’ kararı

Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta eylemine dönük polis saldırısına karşı yapılan başvuruyu karara bağlayan AYM, 24 yıldır devam eden eylemin kamu düzenini zedelemeyeceğini belirterek, hak ihlali kararı verdi.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını isteyen Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995’ten bugüne her hafta Cumartesi günü İstanbul Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemini sürdürüyordu. Cumartesi Anneleri’nin 28 yıldır sürdürdüğü eylemin 25 Ağustos 2018 tarihli 700’üncü hafta eyleminin İçişleri Bakanlığı kararıyla yasaklanması üzerine polisin müdahalesiyle karşılaşan aileler, darp edildi, yerlerde sürüklendi, şiddete maruz kaldı, gözaltına alındı. Şiddete uğrayarak gözaltına alınan Cumartesi Anneleri’nden 47 kişi, “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”na muhalefet ettikleri gerekçesiyle davalık oldu.
BAŞSAVCILIK BAŞVURUYU REDDETTİ
Polis saldırısında darp edilerek ters kelepçeyle gözaltına alınan Maside Ocak Kışlakçı, polislerin orantısız güç kullanması ve toplantı, gösteri, yürüyüş hakkının hukuka aykırı bir şekilde ihlal edilmesine karşın polisler hakkında 10 Eylül 2018’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından suç duyurusuna dair 2 Mayıs 2019’da takipsizlik kararı vermesi üzerine Kışlakçı, 19 Haziran 2019’da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.
KÖTÜ MUAMELEYE YÖNÜNDEN RET
Başvuruyu değerlendiren AYM, İçişleri Bakanlığından savunma istedi. Bakanlık görüşünde, başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğunu savundu. Bakanlık, darp edilerek ters kelepçeyle gözaltına alınmasına rağmen başvurucunun kötü muameleye uğradığına dair her türlü şüpheden uzak makul kanıtların olmadığını ileri sürdü. Anayasa Mahkemesi de başvurucunun olaydan 15 gün sonra darp raporu almasını gerekçe göstererek, başvurunun kötü muamele yönünden reddedilmesine karar verdi.
24 YILDIR BARIŞÇIL NİTELİKLE EYLEM
Başvuruyu toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali yönünden değerlendiren AYM, kararında Kışlakçı’nın olaya dair şu görüşlerine yer verdi: “Başvurucu; kardeşinin gözaltında kaybolduğunu, kayıp kişilerin akıbetlerinin açıklanması ve adalet arayışı nedeniyle diğer kayıp kişilerin yakınları ile birlikte 24 yıldır her hafta toplanarak oturma eylemi ve basın açıklaması yaptıklarını, etkinliğin barışçıl nitelikte olduğunu, bu zamana kadar yapılan toplantılarda hiçbir şiddet hareketinin yaşanmadığını belirtip slogan dahi atılmadığını vurgulamıştır. Anma amaçlı yapılmak istenen 700. haftalık toplanmanın idarece yasaklandığını, kararın taraflarına tebliğ edilmediğini, ayrıca haksız ve orantısız şekilde toplantıya müdahale edildiğini, bu nedenle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.”
BAKANLIKTAN KAMU DÜZENİ SAVUNMASI
AYM kararında savunmasına yer verilen bakanlık, toplantının bildirim verme yükümlülüğüne uyulmadan gerçekleştirildiği, ihtara rağmen grubun dağılmadığı, katılımcıların kolluk görevlilerine sözlü ve fiziki saldırılar da bulunması sonucu polislerin yaralandığı ve bu nedenle müdahalenin kamu düzenini sağlamaya yönelik ve gerekli olduğunu savundu.
HAK VE ÖZGÜRLÜKLER NASIL ZEDELENİYOR?
Başvuruyu toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı kapsamında kabul eden AYM, benzer başvurularla ilgili verilen kararları hatırlatarak, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile kamu düzeni arasında adil bir denge kurulması gerektiğinin altını çizdi. AYM, müdahaleye gerekçe gösterilen yasaklama kararında toplantı için bildirim yapılmamasının kamu düzenini ne şekilde bozacağına veya başkalarının hak ve özgürlüklerini nasıl zedeleyeceğine dair hiçbir açıklamada bulunulmadığına dikkat çekti. 
İDARENİN POZİTİF YÜKÜMLÜLÜKLERİ 
Cumartesi Annelerinin eyleminin 24 yıldır devam ettiğini hatırlatan AYM, eylemin aynı yer ve aynı zamanda yapılması nedeniyle idarenin bilgi sahibi olmamasının mümkün olmadığına dikkat çekildi. Eylemin barışçıl olması nedeniyle idarenin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkin kullanımını sağlamaya yönelik pozitif hükümlerin hatırlatıldığı kararda, ancak bunun yapılmadığı ve yasaklama yoluna gittiği belirtildi. Bu nedenlerle idarenin etkinliği yasaklama kararı için dayanak gerekçelerinin haklı ve ikna edici olmadığının altı çizilen kararda, “Başvurucunun da içinde yer aldığı grubun kaybolan yakınlarının bulunması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması amacına yönelik oturma eylemi ve basın açıklaması yapmak istemesi demokratik bir toplumda saygıyla karşılanmalıdır” denildi.
POLİSİN MÜDAHALESİ HUKUKA AYKIRI 
Polisin müdahalesi sırasındaki tepkilerin polisin hukuka aykırı müdahalesini hukuka uygun hale getirmeyeceği belirtilen kararda, “Bu doğrultuda kolluk görevlilerinin somut olayda etkinliğe müdahale etmesini gerektirecek makul sebep ortaya koymadan ve anılan hakkın kullanılabilmesine yönelik tolerans göstermeden gruba müdahale ettiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasanın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”
TOPLANTI VE GÖSTERİ HAKKI İHLAL EDİLDİ
Anayasa Mahkemesi üyesi Muhterem İnce’nin şerh koyduğu ve oy çokluğuyla alınan kararda, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmedildi. Ayrıca Kışlakçı’ya manevi tazminat ödenmesine karar verildi.
Facebook
Twitter
LinkedIn
Sohbeti Aç
Sizi Dinliyoruz
Merhaba Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?