Yeşilçam filmlerinde Münir Özkul’un canlandırdığı unutulmaz karakter Yaşar Usta, bir sahnede patrona meydan okur: “Sen… Büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi… Sen mi büyüksün? Hayır, biz büyüğüz, biz”
Bugünün milyarderleri ise büyük markalar, hızlı tüketim alışkanlıkları ve ucuz üretimle emeği tehdit ediyor.
İşte o sahnedeki gibi bir duruş, bir zanaata adanmış ömür ve usta Yaşar Usta var Dersim’de. Babasından devraldığı ayakkabı tamirciliğini yarım asırdır sürdüren Dersim’in Yaşar ustası, sadece bir mesleği değil, sabrı ve emeği de ayakta tutuyor.
Dersim’in Yaşar ustası, kundura tamirciliğiyle bu soruyu yeniden soruyor: Büyük olan kim? Milyarder markalar mı, yoksa yılların emeğiyle ayakta kalan bu küçük dükkânlar mı? Cevabı ne olursa olsun “emek” en büyük değer.

Bir zanaatın ardında
Yaşar Çakmak, 1960 yılında Dersim’de dünyaya gelmiş. Ailesi, 1954 yılında Hozat’ın Karaca köyünden Dersim’e göç etmiş. Babası, önce çay ocağında çalışmaya başlamış, sonra da elini ayakkabıcılıkla tanıştırmış. Yaşar Usta, babasının izinden gitmiş, ancak hayatının dönüm noktalarından birini 1980’lerin başında yaşamış. Bir gün üniversite sınavına girer, fakat siyasi olaylar nedeniyle okuldan ayrılmak zorunda kalır. O dönemde yaşanan korku dolu günlerden sonra memuriyeti de düşünür, ancak babası ona bu yolu önermez. Babasının öğüdü, “Memurlar benden borç para ister, gel sen zanaat öğren” olur. O günden sonra Yaşar Usta, mesleği öğrenmeye başlar ve yıllar içinde bu işin ustası olur.
Ayakkabıcılığın geleceği
Yaşar Usta, yaptığı işin sadece bir tamir değil, aynı zamanda bir sanat olduğunu vurguluyor. Mesleklerinin kaybolmak üzere olduğundan endişeli. Ona göre ayakkabıcılığın geleceği, tüketim kültürünün yaygınlaşmasından nasibini almış. Bugün, ucuz ve kısa ömürlü ayakkabılar, insanlar tarafından kolayca satın alınıp, atılıyor. “Bir ayakkabı alırsınız, bir kaç hafta sonra çöpe atılır,” diyor Yaşar Usta. Ama o, bir zamanlar bu mesleğin çok daha değerli olduğunu ve Avrupa’da hala bu işin sanatsal bir değer taşıdığını belirtiyor. Avrupa’da bir kişi aldığı ayakkabıyı yıllarca kullanmak için tamir ettirirken, Türkiye’de tüketim alışkanlıkları daha baskın hale gelmiş.
El sanatlarına ilgi azalıyor
Yaşar Usta, gençlerin geleneksel zanaatlere ilgi göstermemelerinden şikayetçi. Ancak sadece ayakkabıcılık değil, terzilik, berberlik, kalfalık gibi işçilik gerektiren mesleklerde de aynı sıkıntıyı yaşadığını ifade ediyor. “Gençler sadece okumayı tercih ediyor, ama el işçiliği öğrenmeliler. Çünkü sadece okumakla hayat geçmez,” diyor. Ona göre bu meslekler, tıpkı bir anne hizmeti gibi insanların ihtiyaçlarını gideriyor. Bir ayakkabı tamir edilerek tekrar kullanılabilir, bir terzi de eski elbiseyi yeni gibi yapabilir. Yaşar Usta, bu tür sanatların unutulmaması gerektiğini vurguluyor.
Yaşar Usta’ya yılın Ahisi ödülü
Yaşar Usta, zanaatındaki başarısını bir adım daha ileriye taşımış. 2015 yılında Dersim’de yılın ahisi seçilmiş. Ahilik, sadece bir meslek değil, bir kültürdür. Ahilik, esnaf ve zanaatkarların, birlikte çalışarak topluma hizmet etmeleri anlayışıdır. Yaşar Usta, bu ödülü almasının sebebini, yaptığı işin insanların ihtiyacını karşılamasında buluyor. “Bize sahip çıkın, bu sanatları yaşatın. Avrupa bunu değerli kılıyor, neden biz de kılmayalım?” diyor.
Yaşar Usta’nın çağrısı
Yaşar Usta, son sözlerinde bu sanatların ayakta kalabilmesi için gençlerin ilgisini bekliyor. “Ayağa kalkın, bu sanatları yaşatın, zarar etmeyiz,” diyor. Ömrünü bu zanaata adayan Yaşar Usta, hem kendi mesleği hem de diğer geleneksel sanatlar için gelecekten umutlu bir ışık yakmaya çalışıyor. Dersim’de belki de bir gün başka bir genç, Yaşar Usta’nın izinden gider ve bir kadim zanaat daha hayat bulur.
Yaşar Usta, yalnızca bir kundura tamircisi değil; aynı zamanda bir kültürün, bir sanatın son temsilcisi. Onun hikayesi, mesleğin kaybolmaması için verdiği mücadelenin bir yansımasıdır.
DERSİM/Sevim KAHRAMAN