İnsan hobisi sınırsız bir hak mı?: Güvercinler yaşayamıyor

Kuş ticareti özellikle güvercin ticareti ülkemizde neredeyse yasallaşmış durumda. Uzmanlar ve aktivistler güvercinler özelindeki sömürü ve baskının ortadan kalkabilmesi için ticaretin yasaklanması gerektiğini belirtiyorlar. Güvercin, insanın evcilleştirdiği ilk kuş olma özelliğini korurken aynı zamanda şehir kuşlarının başında geliyor. Dünya üzerinde 400 milyon civarında ve 300 türde güvercin olduğu düşünülüyor. İnsanlarla birlikte bu kuşlar da şehirlerde ortak yaşamın bir bileşeni durumundalar. Güvercinler ekosistemin ve geçmişten bu yana toplum yaşamının önemli bir gerçeğiyken günümüzde sadece yarış ve ticaret için doğal alanlarından ve yaşam haklarından alıkonuluyorlar. ALTAY: ‘ÜLKEDE CİDDİ BİR KUŞ BORSASI OLUŞMUŞ DURUMDA’ Doğanın Çocukları üyesi Ahmet Caner Altay, “Güvercin ticareti ne yazık ki dünyanın her yerinde kültürel bir değer, spor, tutku olarak görülüyor ve yetkililer dahil birçok ülkede teşvik ediliyor.” diyerek güvercin yarışı ve ticaretine dikkat çekiyor. Altay güvercin ticareti ve yarışına dair şu bilgileri veriyor, “Kuş ihaleleri yurdun her yanında yapılıyor. Kahvehane, dernek, mezat ve online platformlarda. Kuş tellalları kuş satışlarından belirledikleri miktarda pay da alıyor. Yarış güvercinleri de uluslararası düzeyde yarışmalarda kullanılıyor. Türkiye Güvercin Federasyonu bu yarışları düzenlemeye öncülük ediyor. Kuşlar kuşçu denilen adeta esir hayvan tacirliği yapan insanların elinde yaşamlarından oluyorlar. Güvercinler kümese, kafese alıştırılsın diye kanatları koparılıyor, bantlanıyor veya kesiliyor. Yarışa hazırlanmaları için 15- 45 gün sistematik işkence uygulanıyor. Güvercin yarışlarını gelinen nokta itibariyle sadece hobi, spor ve rekabet açısından değil aynı zamanda yerel ekonomilerin de bir parçası olan hatta büyük yarış ve pazarlarla turistleri de çeken büyük ödüller ve prestijli unvanlar sunan bir iktisadi-politik rasyonel olarak değerlendirmeliyiz.” USLU: ‘İNSANLAR GÜVERCİNLERE HOBİLERİ İÇİN EZİYET EDİYOR’ Simurg Kuş Yuvası Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Alaz Uslu güvercinlerin çoğu zaman görüntüleri, uçuş performansları gibi özellikleri sebebiyle hobi olarak beslendirildiğini belirtiyor. “Özellikle taklacı güvercinlerin genetik rahatsızlığı sebebiyle uçuş düzeninde meydana gelen bir aksaklık oyun olarak güzelleştiriliyor.” diyen Uslu şu bilgileri paylaşıyor, “Taklacı güvercinlerin gün içerisinde belli sürelerde serbest bırakılarak sahiplerinin keyfine hizmet ettirilmesi başlı başlına istismar. İnsan bakımına muhtaç olan bu kuşların maalesef doğada hayatta kalma şansları sıfır, hayatta kalanlar ise elden ele ticaret öznesi olarak hayatlarını tamamlıyorlar. Yine beyaz güvercin salımı olayının organizasyon şirketlerinden siyasi parti yöneticilerine kadar kullanımının yasaklanması gerekiyor. Bu kuşlar ise özellikle nikâh törenlerinde, siyasi partilerin etkinliklerinde, Avrupa’da dini etkinliklerde doğaya salınıyorlar. Bu güvercinler maalesef bir yaban hayatı parametresi değiller ve salındıktan kısa bir zaman sonra kargaların, martıların, yırtıcı kuşların, kedilerin avı oluyorlar. Bunun en çarpıcı örneğini Papa Fransuva’nın San Pietro Meydanı’nda saldığı güvercinlerin saldırıya uğramasında görmüştük.” ‘CANLI HAYVAN TİCARETİNİN YASAKLANMASI GEREKİYOR’ “Simurg Kuş Yuvası Derneği olarak yıllardır süren canlı kuş ticaretinin yasaklanması konusunda çaba sarf ediyoruz ama karar vericiler bu konuya kulaklarını tıkamış durumda.” diyen Uslu son olarak şunları ekliyor, “Canlı hayvan ticareti kapsamında bu hayvanların ticaretinin yasaklanması ve yasakları takiben caydırıcı cezaların uygulanması gerekiyor. Kuşların hakettiği yaşam standartlarına ulaşıp sömürülmeden yaşamlarına devam edebilmesi için insanların bilinçlenmesi gerekiyor. Bir canlının sorumluluğu ona paha biçilen maddi tutarın finanse edilebilmesi demek değildir. İlk başta ticaretin yasaklanması gerekiyor. Hali hazırda satılmak üzere sergilenen ya da bir şekilde evlerde bakılan kuşların hiçbir yerde bir kaydı, belgesi de yok. Herhangi bir sağlık taramasından da geçmiyorlar. Trajikomiktir biz şu aralar katliam yasasının çekilmesini konuşuyoruz. Konunun kuşlara gelmesine kaç yıl var bilinmez. Sadece güvercin değil yüzlerce egzotik kuş türü maalesef sömürü ve istismar öznesi olarak hayatlarına devam ediyor.” DERSİM/Duygu KIT

Yaşar Usta, Kundura Tamirciliğinin Kaybolan Sanatını Yaşatıyor

 Yeşilçam filmlerinde Münir Özkul’un canlandırdığı unutulmaz karakter Yaşar Usta, bir sahnede patrona meydan okur: “Sen… Büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi… Sen mi büyüksün? Hayır, biz büyüğüz, biz” Bugünün milyarderleri ise büyük markalar, hızlı tüketim alışkanlıkları ve ucuz üretimle emeği tehdit ediyor. İşte o sahnedeki gibi bir duruş, bir zanaata adanmış ömür ve usta Yaşar Usta var Dersim’de. Babasından devraldığı ayakkabı tamirciliğini yarım asırdır sürdüren Dersim’in Yaşar ustası, sadece bir mesleği değil, sabrı ve emeği de ayakta tutuyor. Dersim’in Yaşar ustası, kundura tamirciliğiyle bu soruyu yeniden soruyor: Büyük olan kim? Milyarder markalar mı, yoksa yılların emeğiyle ayakta kalan bu küçük dükkânlar mı? Cevabı ne olursa olsun “emek” en büyük değer.     Bir zanaatın ardında Yaşar Çakmak, 1960 yılında Dersim’de dünyaya gelmiş. Ailesi, 1954 yılında Hozat’ın Karaca köyünden Dersim’e göç etmiş. Babası, önce çay ocağında çalışmaya başlamış, sonra da elini ayakkabıcılıkla tanıştırmış. Yaşar Usta, babasının izinden gitmiş, ancak hayatının dönüm noktalarından birini 1980’lerin başında yaşamış. Bir gün üniversite sınavına girer, fakat siyasi olaylar nedeniyle okuldan ayrılmak zorunda kalır. O dönemde yaşanan korku dolu günlerden sonra memuriyeti de düşünür, ancak babası ona bu yolu önermez. Babasının öğüdü, “Memurlar benden borç para ister, gel sen zanaat öğren” olur. O günden sonra Yaşar Usta, mesleği öğrenmeye başlar ve yıllar içinde bu işin ustası olur. Ayakkabıcılığın geleceği Yaşar Usta, yaptığı işin sadece bir tamir değil, aynı zamanda bir sanat olduğunu vurguluyor. Mesleklerinin kaybolmak üzere olduğundan endişeli. Ona göre ayakkabıcılığın geleceği, tüketim kültürünün yaygınlaşmasından nasibini almış. Bugün, ucuz ve kısa ömürlü ayakkabılar, insanlar tarafından kolayca satın alınıp, atılıyor. “Bir ayakkabı alırsınız, bir kaç hafta sonra çöpe atılır,” diyor Yaşar Usta. Ama o, bir zamanlar bu mesleğin çok daha değerli olduğunu ve Avrupa’da hala bu işin sanatsal bir değer taşıdığını belirtiyor. Avrupa’da bir kişi aldığı ayakkabıyı yıllarca kullanmak için tamir ettirirken, Türkiye’de tüketim alışkanlıkları daha baskın hale gelmiş. El sanatlarına ilgi azalıyor Yaşar Usta, gençlerin geleneksel zanaatlere ilgi göstermemelerinden şikayetçi. Ancak sadece ayakkabıcılık değil, terzilik, berberlik, kalfalık gibi işçilik gerektiren mesleklerde de aynı sıkıntıyı yaşadığını ifade ediyor. “Gençler sadece okumayı tercih ediyor, ama el işçiliği öğrenmeliler. Çünkü sadece okumakla hayat geçmez,” diyor. Ona göre bu meslekler, tıpkı bir anne hizmeti gibi insanların ihtiyaçlarını gideriyor. Bir ayakkabı tamir edilerek tekrar kullanılabilir, bir terzi de eski elbiseyi yeni gibi yapabilir. Yaşar Usta, bu tür sanatların unutulmaması gerektiğini vurguluyor. Yaşar Usta’ya yılın Ahisi ödülü Yaşar Usta, zanaatındaki başarısını bir adım daha ileriye taşımış. 2015 yılında Dersim’de yılın ahisi seçilmiş. Ahilik, sadece bir meslek değil, bir kültürdür. Ahilik, esnaf ve zanaatkarların, birlikte çalışarak topluma hizmet etmeleri anlayışıdır. Yaşar Usta, bu ödülü almasının sebebini, yaptığı işin insanların ihtiyacını karşılamasında buluyor. “Bize sahip çıkın, bu sanatları yaşatın. Avrupa bunu değerli kılıyor, neden biz de kılmayalım?” diyor. Yaşar Usta’nın çağrısı Yaşar Usta, son sözlerinde bu sanatların ayakta kalabilmesi için gençlerin ilgisini bekliyor. “Ayağa kalkın, bu sanatları yaşatın, zarar etmeyiz,” diyor. Ömrünü bu zanaata adayan Yaşar Usta, hem kendi mesleği hem de diğer geleneksel sanatlar için gelecekten umutlu bir ışık yakmaya çalışıyor. Dersim’de belki de bir gün başka bir genç, Yaşar Usta’nın izinden gider ve bir kadim zanaat daha hayat bulur. Yaşar Usta, yalnızca bir kundura tamircisi değil; aynı zamanda bir kültürün, bir sanatın son temsilcisi. Onun hikayesi, mesleğin kaybolmaması için verdiği mücadelenin bir yansımasıdır. DERSİM/Sevim KAHRAMAN

Sohbeti Aç
Sizi Dinliyoruz
Merhaba Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?