Selahattin Demirtaş: 20 bin sandığın her birinden 150 oy çalınsa 3 milyon oy eder

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, geçici seçim sonuçlarına yapılan itirazlarla ilgili olarak bir dizi tweet attı. Demirtaş sandık güvenliğine dikkat çekerek, “20 bin sandığın her birinden 150 oy çalınsa 3 milyon oy eder ve bu sayı, seçimin sonucunu değiştirmeye yeter.” dedi ve önerilerini paylaştı. Demirtaş’ın açıklamaları şöyle: “1- Merhabalar, yıllardır hileyle nasıl seçim kazanıp ülkeye el koyduklarına dair tahminlerimi ve alınması gereken önlemleri sizlerle paylaşmak istiyorum. 2- Oy sayımı ve birleştirmelerinde en önemli delil, ıslak imzalı sayım tutanağıdır. Bu tutanağı, sandık başkanı ve sandık kurulunun siyasi parti temsilcileri birlikte imzalar. Eğer tutanağa itiraz yoksa artık mühürlü oy çuvalı hiçbir aşamada açılıp yeniden sayılmaz. 3- Peki sandık kuruluna üye yazılanların hepsi gerçekte AKP-MHP taraftarı ise ve kendini muhalif partilerin temsilcisi olarak yazdırmışsa ne olur? İşte o zaman sandık başkanı dahil olmak üzere tüm sandık kurulu iktidar yanlılarından oluşmuş olur. 4- Oylar sayılırken gözlemci de yoksa sayım tutanağını istedikleri gibi düzenleyip altına da Yeşil Sol Parti, CHP, İYİ Parti adına imza atarlar, itiraz etmezler ve bir örneğini muhalefet partilerinin ilçe binasına teslim ederler. 5- Muhalif partiler de kendilerine gelen bu tutanağa güvendikleri için itiraz etmezler, sisteme kaydederler. Böylece YSK verileri ile ıslak imzalı tutanaklar uyumlu görünür, hilenin nerede olduğu bir türlü bulunamaz. 6- Anadolu Ajansı açılışı yüksek orandan yapar ve Erdoğan’ın kesin kazandığı algısını yaratır. Hileli tutanaklar ilk etapta sisteme girilmez, birkaç saat veri akışı yavaşlatılır ve muhalefetin elinde sahteliğe ilişkin bir delil olup olmadığı, itiraz edip etmeyecekleri gözlenir. 7- Muhalefetin hileyi yakalayamadığı ve o sandıklara itiraz etmediği netleşince hileli tutanaklar da hemen sisteme girilmeye başlanır ve veri akışı yeniden başlar. Böylece her şey yasal ve usulüne uygun görünür. Hileyi yakalamak artık imkansızdır. 8- Bu operasyon için merkezi bir dijital üs, bu üssün başında da Süleyman Soylu bulunur. Özellikle Karadeniz ve İç Anadolu sandıklarında bu operasyon yıllardır yapılır. 9- 20 bin sandığın her birinden 150 oy çalınsa 3 milyon oy eder ve bu sayı, seçimin sonucunu değiştirmeye yeter. 10- Bunları önlemenin tek yolu: A) Sandık görevlilerini belirleyen ilçe yönetimleri tanımadıkları, emin olmadıkları hiç kimseye yetki vermemelidir. B) Her sandıkta resmi sandık görevlisi dışında en az iki gözlemci görevlendirilmelidir. 11- Herkes sayım saatinde sandığın başına dönmeli, sayımı izlemeli, not almalı, sonuçların tutanağa doğru yazıldığından emin olmalı, tüm sayım sürecini ve son tutanağı videoya çekmeli, sayım tutanağının fotoğrafları bir web sitesine yüklenmeli ve site herkese açık olmalı. 12- Yıllardır bu şekilde Erdoğan’a seçim kazandırılıyor, MHP yüzde 10 bandında tutuluyor. Mutlaka başka hileler de yapılıyordur ama bunları bilemeyeceğiz maalesef. Bu nedenle sadece sandıklara sahip çıksanız bile seçim kesinlikle kazanılacak. Pes etmek yok.

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz görevinden ve partisinden istifa etti.

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz görevinden ve partisinden istifa etti. EMEP Genel Başkanı Akdeniz yaptığı açıklamada, “14 Mayıs seçimlerine giden süreçte parti merkezi içinde baş gösteren kimi tartışma, tutum ve eğilimler hem Genel Başkanlık ve parti görevlerimden hem de parti üyeliğinden istifa etme kararı vermeme neden olmuştur. İstifa kararımı açıklamayı bilerek geciktirdim ve 14 Mayıs seçimleri sonrasını bekledim. Çünkü hem Cumhurbaşkanı hem de milletvekili seçimlerinin aynı anda yapıldığı bir seçim sürecinde; parti, Emek Özgürlük İttifakı ve devrimci demokratik kamuoyu nezdinde bu gündemle anılmak olmazdı” ifadelerine yer verdi. Akdeniz‘in açıklaması şöyle: “14 Mayıs seçimlerine giden süreçte parti merkezi içinde baş gösteren kimi tartışma, tutum ve eğilimler hem Genel Başkanlık ve parti görevlerimden hem de parti üyeliğinden istifa etme kararı vermeme neden olmuştur. İstifa kararımı açıklamayı bilerek geciktirdim ve 14 Mayıs seçimleri sonrasını bekledim. Çünkü hem Cumhurbaşkanı hem de milletvekili seçimlerinin aynı anda yapıldığı bir seçim sürecinde; parti, Emek Özgürlük ittifakı ve devrimci demokratik kamuoyu nezdinde bu gündemle anılmak olmazdı. Nitekim, bu süreçte var gücümüzle hep beraber çalıştık. Tek adam yönetiminin son bulması için kararlılıkla mücadele eden emekçi halkımızı ve demokrasi güçlerini selamlıyorum. Halkın parlamentoya gönderdiği ittifak vekillerini tebrik ediyor, başarılar diliyorum. Peki, istifayı gerektirecek ağırlıkta nasıl bir sorun yaşanmış olabilir? Herkesin merak ettiği husus, haklı olarak bu olacaktır. Konuyu çok uzatmadan açıklamaya çalışayım; Genel Yönetim Kurulu’nda, GYK toplantısında Emek Partisi’nin (EMEP) Yeşil Sol Parti listelerinden seçime katılma kararını savunan GYK üyeleri kürsüde ölçüsüz bir şekilde baskı altına alınmıştır. Yeşil Sol Parti listelerinden girme kararının alınması sonrasında ise, bazı Sekretarya üyeleri tarafından, demokratik şekilde alınan bir karar söz konusu olmasına rağmen ‘bu karar örgütlendi’ şeklinde bir suçlama ortaya atılmış, bu suçlama MYK toplantısında da dile getirilmiştir. Bu suçlamalar, partide kendisini GYK’nın ve MYK’nın üzerinde gören triumvir bir yapının eseri olup böyle bir yapıyla yol yürümek benim açımdan mümkün değildir. Milletvekili adaylarının belirlenmesi sürecine gelindiğinde ise parti içi demokrasiye aykırı müdahaleler farklı biçimlerde ortaya çıkmıştır. Parti merkezi nezdinde aday belirleme sürecine ilişkin prensiplerin henüz oluşmadığı esnada kendisini partiden üstün gören bu yapı, ‘örgüt/taban eğilimini alma faaliyeti’ adı altında, aday belirlenmesine ilişkin olarak henüz belirlenmemiş bazı prensipleri sanki parti merkezi nezdinde ortaklaşa belirlenmiş gibi örgüt tabanına sunmuştur. Buna göre; – Bazı yönetici ve üyelere, Genel Başkan’ın başka partiden aday olmaması yönünde bir parti kararı olduğu bildirilmiştir. Oysa ki ortada bu yönde herhangi bir parti kararı yoktur. Son parti kongresinde böyle bir karar alınmadığı gibi parti tüzüğünde de böyle bir düzenleme yoktur. Üstelik gerçekte var olmayan bu kararın konusu olan kişinin, yani Genel Başkan’ın da bu karardan haberi yoktur. Daha vahimi, DİSK Genel Başkanlarının genellikle Meclis’e aday gösterilmesi örneği, bu bilinmeyen tuhaf ‘karara’ gerekçe olarak gösterilmiştir. EMEP eski Genel Başkanlık görevinde bulunan yoldaşların adaylık, vekillik vb konularda ‘alınganlık gösterdikleri iddiası’ dahi örnek gösterilmiştir. Daha da ileri gidilerek, kimi üyelere ‘HDP bunu yarın önümüze koyar, EMEP’in başkanını biz belirledik der’ şeklinde garabetle melul izahatlar yapılmıştır. – İl yöneticileri ve üyelerden adaylık için öneri alınırken, Genel Başkan’ın haberi olmaksızın, birçok yerde ‘Başarılı Genel Başkan + yanında 2 Milletvekili’ formülü, sanki parti merkezi tarafından önceden belirlenmiş bir prensipmiş gibi aktarılmıştır. “Genel Başkan zaten tanınıyor, vekil gibi çalışıyor” denmiştir. Parti merkezinin bilgisi ve önceden konuşulmuş gündemi olmaksızın yapılan bu söylemlerle, üyelerin sunacağı isim önerilerine, gerçekle bağdaşmayacak şekilde, dolaylı etki ve yönlendirme yapılmıştır. Böylesi yönlendirmelerin olmadığı illerde büyük çoğunluk Genel Başkan’ı önermiştir. Yönlendirmenin ve algı yönetiminin yapıldığı yerlerde de Genel Başkan yüksek oranla önerilmiştir ama şapkadan “Başarılı Başkan + 2 vekil” formülü çıkarılınca, üye ve yöneticiler Genel Başkan’ın dışında iki isim önerisi yapmışlardır. Bu durumun kendisi hem büyük bir çelişkiye hem de “triumvira”yı andıran yönetim şeklinin vahametine işarettir. Ayrıca kimi illerde tüm il yönetiminden, kimi illerde sadece sorumlu bir yöneticiden, kimi illerde ise üyelerden öneri alınması demokratik merkeziyetçilik ilkesinin çiğnendiğini göstermektedir. – 15 Nisan tarihli MYK toplantısında vekil adayı için tartışılan isimler konusunda özellikle not düştüğüm bir “şerh kararım” bulunmaktadır. Bu şerh, yalnızca ve yalnızca, iki vekil adayından birinin dahi işçi olmamasına dairdir. EMEP’in çeyrek asrı aşan mücadele tarihinde ve nihayet bugününde işçi kökenli Genel Başkan ve işçi milletvekili çıkaramaması üzücüdür, hepimizin sorumluluğundadır. 14 Mayıs seçimlerine doğru devrimci işçi partisi kimliği taşıyan bir parti olarak EMEP’in iki vekil çıkarma imkanı varken hala bunlardan birini bir işçiden veya işçi kökenli bir devrimciden yana tercih etmemesi benim açımdan kabul edilemez. Nitekim bu özelliği haiz çokça işçi yoldaşımız vardır. Ne yazık ki bu şerh kararım, tüm uyarılarıma rağmen, GYK üyelerine, il ilçe yöneticilerine ve üyelere ulaştırılmamıştır. – Aynı toplantıda, “Meclise şimdiki Genel Başkan gitmeyecekse, EMEP adına gidecek iki vekil arkadaştan biri mutlaka Genel Başkan olmalıdır. Gerekirse bunun için hızla olağanüstü genel kongre toplanmalıdır” şeklindeki önerim ve uyarım da dikkate alınmamıştır, bilgilendirme yapılırken bu uyarım yine yönetici ve üyelere ulaştırılmamıştır. Zira, önemli olan parlamentoya gidecek isimden ziyade, Meclis’te Genel Başkanlık’ın temsil edilmesidir. Meclis’te grubu bulunmayan bir partinin parlamentoda etkin olması için de bu tercih elzemdir. Ayrıca, ittifak bileşeni parti ve örgütlerin başkan, eş başkan ve sözcülerinin Meclis’teki hareket alanı için de vekillerden birinin Başkan olmasında mutlak fayda vardır. Dolayısıyla “Genel Başkan + 2 vekil” şeklinde bir formülün ortaya atılmasının hiçbir faydası ve işlevi yoktur. İsimler değil, parti bakımından kürsü ve temsiliyet önemlidir. Bununla birlikte, bizzat MYK üyelerimizi, yazılı olarak uyarmama rağmen; “Başkan + 2 vekil formülünü doğru bulmuyorum, örgüte böyle izah edilmesin” dememe, tersinin yapıldığı örnekler çokça görülmüştür. – “Genel Başkan tanınıyor, o milletvekili gibi” şeklindeki söylemler üyelerin masum duygularını istismar için de kullanılmıştır. Nitekim sözünü ettiğim triumvir yapı, ben seçim kampanyası dahilinde il mitinglerini dolaşırken, bilgim dahilinde olmadan kendince “sorunlu” kentleri dolaşmıştır ve aday yapılmadığım için tepki gösteren üye ve yöneticileri “ikna” turuna çıkmıştır. Bu ilginç faaliyetle ilgili ne öncesinde ne de sonrasında, sekreterya üyesi olan Genel Başkan’a, herhangi bir bilgi verilmemiştir. Daha vahimi bu görüşmelerde “Genel Başkan aslında görevinde çok başarılı ama biz kolektif çalışmaya daha uygun ve Meclis ortamından etkilenmeyecek arkadaşları önerdik” mealinde sözler sarf edilmiştir. Yani “başarılı” (!) bir Genel Başkan olarak benim kolektif çalışmaya daha uzak olduğum, Meclis ortamına girince olumsuz sapma ya da eğilimlerde bulunabileceğim üstü kapalı olarak ima edilmiştir. Bu hem şahsıma hem de EMEP’in Genel Başkanlık makamına hakarettir. Bu durumda istifa kararım sadece şahsi onuruma

9 gazeteci hakkında tahliye kararı verildi

12 gazetecinin yargılandığı davada mahkeme, tutuklu yargılanan 9 gazeteci hakkında tahliye kararı verildi. Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever’in de aralarında bulunduğu 12 gazetecinin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren yargılanmasına, mahkeme Hamdullah Bayram’ın tutukluluk halinin devamına karar verirken, tutuklu yargılanan Diren Yurtsever, Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Selman Güzelyüz, Habibe Eren ve Öznur Değer hakkında ise tahliye kararı verdi. Mahkeme, dinlenmeyen gizli ve açık tanıkların yanı sıra MA İmtiyaz Sahibi Ferhat Çelik’in de tanık sıfatıyla gelecek celsede dinlenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 5 Temmuz 2023’e ertelendi. PİRHA/ANKARA

Gazeteci Caner Aktan’ın gözaltına alınması Dersim’de protesto edildi

Dersim’de Yeni Dersim Gazetesi Muhabiri Caner Aktan’ın 6 Mayıs’ta gözaltına alınmasına tepki gösterilerek açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada, “Özgür basına yapılan her saldırı haber alma hakkımıza saldırıdır” denildi. Dersim’de Yeni Dersim Gazetesi muhabiri Caner Aktan’ın 6 Mayıs’ta gözaltına alınmasına ilişkin Sanat Sokağı’nda açıklama yapıldı. “Yeni Dersim gazetesi sahibi Caner Aktan serbest bırakılsın” yazılı pankartın açıldığı açıklamaya, gazeteciler, Emek ve Özgürlük İttifakı, Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu ve çok sayıda yurttaş katıldı. “GAZETECİLERİN GÖZALTINA ALINMASI BİR SUSTURMA OPERASYONUDUR” Açıklamayı okuyan sanatçı Metin Kahraman, “Nisan sonunda Diyarbakır’da düzenlenen bir operasyonla aralarında çok sayıda gazetecinin de bulunduğu 216 kişi hakkında soruşturma açılmış, bu kişiler arasından 4 gazeteci hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştı. 14 Mayıs seçimlerinden hemen önce girişilen bu operasyon, seçimleri izleme ve seçim yolsuzluklarına müdahale etme gücü bulunacak kesimlerin pasifize edilmesi olarak yorumlanmıştı. Benzer bir operasyon Dersim’de de gerçekleştirilmiş, Dersim’de özellikle çevre mücadelesi, kültürel çalışmalar ve tarımsal kalkınmayla ilgili haberleriyle etkili bir gazetecilik çalışması yürüten arkadaşımız Caner Aktan, sözde bir siber saldırı suçlaması bağlamında gözaltına alınmıştır. Gazetecilerin gözaltına alınmasını yaklaşan seçime dönük bir susturma operasyonudur. Arkadaşımızın bir an evvel serbest bırakılmasını bekliyoruz. Özgür basına yapılan her saldırı haber alma hakkımıza yapılan bir saldırıdır. İktidarın bu baskılarına hep beraber dur demeliyiz” dedi. “ÖZGÜR BASIN SUSTURULAMAZ” Açıklamadan sonra konuşan gazeteci Hüseyin Yaşar Sezgin de, “Ankara ve İstanbul merkezli son süreçte yapılan soruşturmalarda çok sayıda gazeteci arkadaşımız gözaltına alındı. İşkence yapılarak, tutuklandılar. Mezopotamya ve Jinnews haber ajansları, Yeni Demokrasi muhabiri gözaltına alındı. aynı zamanda Yeni Dersim muhabiri Caner Aktan da gözaltına alındı. Özgür basının susturulabileceğini zannediyorlar. Seçim sürecinde bu baskıların karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz. Özgür basın susturulamaz. Gazetecilik suç değildir” diye konuştu. Açıklama ‘Baskılar bizi yıldıramaz’ sloganlarıyla sona erdi. PİRHA/DERSİM

Abdal Musa Postnişini Eriş’ten AKP’nin Cemevi Başkanlığı’na tepki: Güvenmiyoruz

ANTALYA- Abdal Musa Postnişini Hüseyin Eriş, AKP tarafından kurulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı bünyesinde sözleşmeli personel alınmasına tepki göstererek, “Alevilerin üzerinde bu tür oyunlar hep oynana gelmiş olsa da uzun vadede çok başarılı olacaklarını düşünmüyorum” dedi.  Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı bünyesinde 40 sözleşmeli ‘uzman’ personelin istihdam edildiği  duyurulmuştu. Aleviler ise asimilasyona hizmet edeceği gerekçesiyle buna karşı çıkmayı sürdürüyor. Abdal Musa Postnişini Hüseyin Eriş,  Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kurulmasını “Alevilere nasıl yakınlaşabiliriz, onları nasıl kazanabiliriz düşüncesi” diye yorumladı. Eriş, “Gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum” diyerek, “Ne istiyorlar, ne yapmaya çalışıyorlar?’ sorusunu da yöneltti. Hüseyin Eriş, AKP iktidarının, Alevi toplumuna yönelik yaptıklarının ortada olduğunu belirterek, “Sadece Aleviler değil, kendisi gibi düşünmeyen herkese farklı bir gözle baktığını görüyoruz zaten” dedi. “DEVLETİN YAKLAŞIMINI SAMİMİ GÖRMÜYORUZ, İNANMIYORUZ” Hüseyin Eriş, AKP iktidarının, Alevi toplumuna karşı samimiyet göstermediğinin altını çizerek şunları ifade etti: “Bu bir samimiyet meselesidir. Samimiyet gerekli ama samimiyet göremiyoruz. Neyi anlatmaya çalışıyorlar, nasıl yapacaklar, kimlere neyi verecekler bu da çok belli değil. ‘Sen Alevisin, sen Alevi dedesisin, Alevi babasısın’ deyip, oraya koymakla ne yapmaya çalışıyorlar, bu da çok belli değil. Mutlaka iktidarın bir amacı vardır, onu biliyoruz. İnançlı Aleviler, Yol’u, erkanı bilen Aleviler, dedeler, talipler, canlar her şeyi görüyor. Bunlar geçicidir. Zaman zaman Alevilerin üzerinde bu tür düzenler, oyunlar hep oynana gelmiş. Tabii zaman zaman başarılı oldukları yer de var. Pir Sultan der ya, “Her ağacın kurdu özünden olur”, bizim içimizde de kurtlar var. Tabii onlar bizim özümüzden gelip ufak tefek nifakları Aleviliğe, Bektaşiliğe sokuyor ama bunların uzun vadede çok başarılı olduklarını, olacaklarını düşünmüyorum.” PİRHA/Cebrail ARSLAN

Yeşil Sol Parti Dersim’de Final mitingini gerçekleştirdi: 14 Mayıs’ta AKP’ye ‘Edi bese’ diyeceğiz

Emek ve Özgürlük İttifakı, Dersim’de Seyit Rıza Meydanı’nda miting yaptı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Aleviler için sarf ettiği “tür” ifadesine tepki gösteren Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar,“Sizin ferasetiniz Alevi halkının kadim inancını Kürt halkının kimliğini anlamaya yetmedi, yetmeyecek. Bu kadim inanç sizi gönderecek” dedi. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti), 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek seçimlere sayılı günler kala mitinglerine Dersim’de devam etti. Kent merkezinde bulunan Seyit Rıza Meydanı’nda gerçekleştirilen mitinge, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Kürdistan Komünist Partisi temsilcisi Mustafa Korkmaz, Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) temsilcisi Mesut Tek, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) temsilcisi Evrim Konak, Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu ile Başak Demirtaş’ın yanı sıra Yeşil Sol Parti Dersim Milletvekili Adayı Ayten Kordu katıldı. Miting öncesi Mazgirt Köprüsü’nde onlarca araç halindeki konvoy ile karşılanan heyet, miting alanına doğru yola çıktı. Heyet, güzergâh boyunca yurttaşlar tarafından zafer işaretleri ve alkışlarla karşılandı. Heyet ve beraberindeki yurttaşlar, konvoy sonrası Dersim Otogarı’ndan miting alanına doğru “Jin, jiyan, azadî” sloganlarıyla yürüyüşe geçti. “BU REJİMİ HEP BERABER GÖNDERECEĞİZ” Tek adam rejiminin kimliklere ve demokrasiye düşman olduğunu dile getiren Yeşil Sol Parti Dersim Milletvekili adayı Ayten Kordu, “Yüz yıllık bir inkâr siyaseti var ve son 21 yılda AKP Saray rejimi faşizminin kurumsallaştırmaya çalışmakta. Tarihi bir süreçten geçiyoruz. Halklarımızın sorunlarına ortak çözüm getirmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Dersim’de işsizlik, göç ve yoksulluk var. Kimliğimizi, dilimizi inkâr var ama biz Emek ve Özgürlük İttifakı ve Yeşil Sol Parti olarak 14 Mayıs’ta tarihi seçimi sonuçlandıracağız. Bu rejimi hep beraber göndereceğiz. Bu zihniyete karşı ‘Edi bese’ diyeceğiz” diye belirtti. “NE YAPARLARSA YAPSINLAR, GİDECEKLER” Dersim’in kesik damarları olduğunu vurgulayan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de şunları söyledi: “Burayı yağmaladılar, gençleri işsiz bıraktılar. Sürgüne mecbur bıraktılar ama inadına buradayız diyoruz. Kentimize sahip çıkıyoruz. Gidiyorsun tek adam. Hiç korkmayın. Ne yaparlarsa yapsınlar, gidecekler. Ülkenin dört bir yanında Yeşil Sol Parti’nin seçim bürolarına, arabalarına yapılan saldırıları kınıyoruz. Altlarındaki halı kayıyor. Bu iş ilk turda bitmeli. ‘Ben Alevi’yim’ deyince Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıları görünce, ‘İnadına hepimiz Alevi’yiz” diyoruz. Bir oy Sayın Kılıçdaroğlu’na bir oy Yeşil Sol Parti’ye. Parlamentoyu halka, halkı parlamentoya götüreceğiz.” “DERSİM, ZULME GEÇİT VERMEZ” ‘Burası Dersim, zulme geçit vermez’ diyen DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ise, “Dersim halkı faşizme karşı Yeşil Sol Parti öncülüğünde buluşacak. Hep kavgaydı yaşamımız. İnsanlığın savaşçıları özgürlüğü yaratıyor” diye ifade etti. “DERSİM YİNE TARİH YAZACAK” Dersim coğrafyasında zulmün bitmediğini vurgulayan Başak Demirtaş da,“Dersim yine tarih yazacak. Munzur’un asi ve direngen halkı, kendi tarihine zulmeden, kadınları yok sayan, insanları açlığa mahkûm edenlere 14 Mayıs günü en güçlü cevabı sandıkta verecek. Dersim’in yiğit kadınları bu topraklarda onurun temsilcisi oldunuz. Ben eminim ki Dersim iki oyunu da evlatlarına verecek. Birini Ayten Kordu’ya, birini de Kemal Kılıçdaroğlu’na” dedi. “BU KADİM İNANÇ SİZİ GÖNDERECEK” AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Aleviler için sarf ettiği “tür” ifadesine tepki gösteren Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Sizin ferasetiniz Alevi halkının kadim inancını Kürt halkının kimliğini anlamaya yetmedi, yetmeyecek. Bu kadim inanç sizi gönderecek. Yeşil Sol Parti mücadelemizde yeni bir durak. Ama bu mücadele sizin mücadeleniz. Bu mücadelenin her sözünde, bu mücadelenin her ilmeğinde sizin emeğiniz var. Dolayısıyla, bu yüzden kazanacağımızı ifade ediyoruz. Bu mücadele kazanacak. Yeşil Sol Parti Meclis’te güçlü olmak durumunda. Neden? Dersim Katliamı’nın halen daha yüzleşilmesi, araştırılması gereken hakikatleri var. Yeşil Sol Parti’nin Meclis’te güçlü olması demek, Türkiye’de gerçek bir yüzleşme ve hakikat komisyonunun kurulması demek” diye belirtti. “AKP İKTİDARI KENDİ ALEVİSİNİ YARATMAYA ÇALIŞIYOR” AKP iktidarının Kendi Kürt’ünü ve kendi Alevi’sini yaratmaya çalıştığını vurgulayan Uçar, şöyle devam etti: “En son Alevi inancını Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlamak için kendisini büyüten bir çalışma açığa çıkardı. Bu bir inanç katliamıdır. Çünkü AKP MHP iktidarına, faşizme, gericiliğe, halkları yok sayan bu zihniyete karşı en güçlü mücadeleyi yürüten Alevilerdir. O yüzden zapturapt almaya çalışıyorlar. Bu inanç katliamı karşısında güçlü bir Yeşil Sol Parti ile bütün inançlar en çok da 72 millete aynı nazarla bakan bizim inancımız güçlenecek. Türkiye siyasetinin 72 millete aynı nazarla bakan bir felsefeye ihtiyacı var. Bunu Hep birlikte inşa edeceğiz” diye konuştu. Miting, konuşmaların ardından Aryen Kom’un ezgileriyle son buldu. PİRHA/DERSİM  ÖNCEKİ 1 13 SONRAKİ  dersimemek ve özgürlük ittifakımitingpirha

Yeşil Sol Bingöl adayı Turhallı: Bir oy çok kıymetli, sahip çıkalım

Yeşil Sol Parti Çewlîg(Bingöl) milletvekili adayı Cemile Turhallı Balsak, “Bir oy bile çok kıymetli” diyerek, seçmene oy kullanma ve sandıklara sahip çıkılması çağrısı yaptı. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerin yapılacağı 14 Mayıs’a sayılı günler kala İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “darbe” açıklaması, seçim güvenliğiyle ilgili tartışmaları beraberinde getirdi. Bunun yanı sıra yapılan anketlerde seçime katılım oranı düşük olan gençlere hem oy kullanma hem de sandıklara sahip çıkılması çağrıları yapılıyor. Oy pusulası ile seçmene giden Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti), oy kullanma ve sandıkların nasıl korunacağına dair bilgilendirme çalışmaları yürütüyor. Yeşil Sol Parti Çewlîg milletvekili adayı Cemile Turhallı Balsak, seçime 5 gün kala tüm yurttaşlara Kürtçenin Kirmançkî ve Türkçe çağrı yaptı. Turhallı, Yeşil Sol Parti’nin yeni bir parti olması bakımından oy kullanırken karışıklık olmaması için partinin ambleminin olduğu yere işaret ederek, “Oy pusulasında Yeşil Sol Parti, MHP ve Adalet Birlik Partisi’nin arasında bulunmaktadır. Mührünüzü partimizin (Yeşil Sol Parti) simgesi ağacın altında bulunan daire içerisine basmanız gerekiyor. Oyunuzu kullandıktan sonra başka partinin pusulasına taşmaması açsından pusulayı doğru şekilde katlamamız gerekiyor. Partimizin amblemi içeride kalmayacak şekilde katlanması, taşma ya da yansıma yapmaması açısından önemli bir husus. Katlama işlemi bitikten sonra mührünüzün kurumuş olmasına da dikkat ederek, zarfa yerleştiriyorsunuz, ardından sandığa atıyorsunuz” diye anlattı. Cemile Turhallı Balsak ‘SANDIKLARI TERK ETMEYELİM’  Oy kullanım işleminin ardından sandık güvenliğinin sağlanması gerektiğini belirten Turhallı, “Oy vermek de oyu sahiplenmek de hepimiz için ayrı bir önem teşkil ediyor. Her bir seçmen oyunu kullandığı yerde fiilen de kalabilir. Sandığın açılmasına kadar ki bütün aşamalara da bir fiil olarak katılabilir, gözlemleyebilir. Lütfen sandıklarınızı terk etmeyin, sandıklarınızın bulunduğu yerde gözlemci olarak kalmaya devam edin. Hatta sandıktan çıkarılan oy pusulalarının sayılması sonrasında partimizin sandık görevlilerinin oy pusulalarının alınıp ilgili yerlere göndermesi sonrasında, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) kadar da gidebilirsiniz” diye belirtti. “Sandık başında kalmanız çok önemli” diyen Turhallı, bir oyun bile iktidarı göndermek için çok kıymetli olduğunu söyledi. MA/BİNGÖL

Cengiz Çandar: İktidar çatır çatır dökülüyor, gidecek, başka çaresi yok!

Yeşil Sol Parti Amed milletvekili adayı Cengiz Çandar, 14 Mayıs seçimlerinde değişim umudu olduğunu belirterek, “İktidar çatır çatır dökülüyor. Gidecek, başka çaresi yok” dedi. Kürt sorununun demokratik çözümü için ikinci yüzyılında Demokratik Cumhuriyet’in inşası için Meclis’e 100 milletvekili ile girme hedefiyle seçimlere hazırlanan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) listesinden aday olan gazeteci Cengiz Çandar, liderler düzeyinde başlayan Kürtlerle ilişkisini, bugün “Kürt halk hareketinin bir mensubuyum” olarak tanımlıyor. UZUN YILLARA DAYANAN KÜRT İLİŞKİSİ  Kürtlerle ilişkisinin uzun yıllara dayandığını ifade eden Çandar, “Celal Talabani Irak’ta Kürt silahlı hareketinin liderlerinden biriydi. Onu ben getirip, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile arasında ilişkisini geliştirdim. Arkasından da Irak’taki diğer Kürt liderlerle ilişkiler kuruldu, onda da rol aldım. Bütün bunların Türkiye’deki Kürt hareketine etkisinin olacağını, yeni bir sayfa açacağını da biliyordum. Dolayısıyla Talabani ile Özal arasındaki ilişkinin kurulması, Cumhuriyet’in başından beri gelen en büyük tabulardan birinin yıkılmasına yol açtı. Cumhurbaşkanı düzeyinde bir Kürt liderinin kabulü, bir kere Kürtlerle görüşmeyi mümkün kıldı, ikincisi Kürt sözcüğünün ve Kurdistan kavramına zaman içinde alışılabilmesinin önünü açtı. O yüzden de benim açımdan o gündür bu gündür devletle başım beladan kurtulmadı” diye konuştu. LİDERLERDEN SONRA KÜRT HALKIYLA TEMAS  Liderler düzeyinde başlayan Kürtlerle ilişkisinin Kürt halkıyla doğrudan temas edecek bir noktaya taşındığını belirten Çandar, “Sadece Irak’taki Kürt liderlerle değil, Türkiye’deki Kürt hareketinin bütün ileri gelen şahsiyetleriyle, hatta Öcalan’ın kendisiyle yüz yüze ilişkilerim olmuştur. Her ne kadar oynadığım rol Güney Kürtleriyle-Cumhurbaşkanı ilişkisiyle başladıysa da ben Kuzey Kürtlerine aittim. Çünkü Türkiye’deyim ve dünyadaki Kürtlerin toplamının yarısından çoğu bu ülkede, benim halkım, bizim halkımız, bizim bir parçamız. Dolayısıyla Kürt mücadelesi, Kürt hakları, Kürt davası denilince esas aldığım Kuzey Kürtleri. Ben onlara aittim. Şimdi onların merkezi, hatta 4 parçanın merkezi sayılacak Amed’den onların temsilcisi olma adayıyım, muhtemelen de onların desteğiyle de olacağız” ifadelerini kullandı. ‘KÜRT HALK HAREKETİNİN BİR MENSUBUYUM’  Kurdistan’daki mücadeleyi “halk hareketi” olarak tanımlayan Çandar, halkın talepleriyle liderliğin talepleri arasında müthiş bir örtüşme olduğunu kaydederek, “Kürt liderliği ile Kürt halkı arasında müthiş bir örtüşme olduğu kanısındayım. Büyük bir halk hareketi olarak görüyorum ve farkındayım. Ben kendimi şu anda Kürt halk hareketinin bir mensubu olarak hissediyorum. Buradan bakıldığında da bu hareketin siyasi liderliği ile halk arasında fark yok, büyük bir örtüşme var. Zaten onun için halk hareketidir. Onlar da bu halk hareketinin lider kadroları. Ben de şimdi bu halk hareketinin bir ferdiyim. Amed’in hemen hemen her yerinde yaptığımız benim de içinde olduğum çalışmalar, bu gözlemimi iyice pekiştirdi. Bu bir halk hareketi ve Türkiye’de başka halk hareketi yok. Bütün siyasi partiler, toplumun çeşitli kesimlerini, çeşitli ideolojik eğilimleri temsil ediyorlar. Fakat burası, bulunduğumuz yer Amed, Kürt halkının halk hareketi var. Bu halk hareketinin parlamentoya taşıdığı bir parti var. Bu parti çok daha geniş bir halk hareketinin ortaklarından birisidir. Hepsi değil, bir bölümü. Bu kavrayışı, seçim kampanyasında halkla birebir temaslarımdan daha da kuvvetle hissetim. Bu halka ait olmaktan fevkalade mutluluk ve aynı zamanda onur duyuyorum” şeklinde konuştu. TÜRKİYE’DE ANAHTAR OLMA NOKTASI  Kürt halkının tüm baskı, bastırma ve tutuklamalara karşı mücadeleye devam etmesini “halk hareketi olma” niteliğinden kaynaklandığını dile getiren Çandar, şunları söyledi: “Şimdi öyle bir durumdayız ki, 10 bin üyesi tutuklu, eş genel başkanı tutuklu, milletvekilleri tutuklu, simge ismi İmralı’da tecrit altında. Türkiye’de her türlü gelişmeye Anayasa değişikliğinden, cumhurbaşkanı seçimine, yeni yasa yapımına kadar geniş bir alanda Türkiye’nin anahtarı olmuş. Bütün bunlar neyi anlatıyor, bunun halk hareketi olduğu anlamına geliyor. Tabiî ki büyük zarar görüyor. Şu anda Selahattin Demirtaş içerde değil dışarda olsa, Selçuk Mızraklı Diyarbakır Belediye Başkanı olarak devam etse, Bekir Kaya Van Belediye Başkanı olarak devam etse, Ayla Akat’tan Gültan Kışanak’a, yurt dışında bulunan Osman Baydemir’den, Fırat Anlı’ya, herkes burada olsa, HDP üyesi olup da şu anda hapiste bulunan o 10 bin kişi normal siyasi faaliyet gösterse, hatta bir hafta önce tutuklanan Mezopotamya Ajansı editörleri, Demokratik Bölgeler Partisi’nin üyeleri, avukatlar, diğer gazeteci arkadaşlar dışarda olsa, bambaşka bir durum olur. Buna rağmen Türkiye’de anahtar olma noktasına doğru gitmekte olan bir parti var. Bunlar, bütün eksikliklerin doldurulabildiğini gösteren örneklerdir.” TÜRKİYE’DE DEMOKRASİNİN YENİDEN İNŞASI  Kürtlerin seçimde anahtar konumda olduğunun tespitini yapan Çandar, sözlerine şöyle devam etti: “Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını kaybetmesi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi, ancak bu halkın vereceği büyük destekle mümkün olur. Sadece anahtar rolü oynayan Yeşil Sol Parti değil, bizzat Kürt halkının kendisidir. Şu ana kadar veriler ve göstergeler, Yeşil Sol Parti dışındaki 2 ittifakın, rejimi temsil eden Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın aşağı yuları birbirine yakın oranda milletvekili çıkaracağını gösteriyor. Millet İttifakı daha fazla milletvekili çıkarsa bile başkanlık sisteminden, tek adam diktatörlük sisteminden parlamenter sisteme geri dönüş için gerekli Anayasa değişikliğini yapabilmesi, çok önemli kanunları çıkarması için sayısının yetmeyeceğini gösteriyor. Dolayısıyla Yeşil Sol Parti’nin alacağı oylarla sahip olacağı koltuk sayısı kendiliğinden onu Türkiye’de demokrasinin yeniden inşasında anahtar durumuna getirecek.” YEŞİL SOL PARTİ’NİN SEÇİM STRATEJİSİ  Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Van mitingine dikkat çekerek, “Van’da bir insan seli. Kılıçdaroğlu’na büyük moral veren değişim arzusunu taşıyan ve herkese moral veren görüntüler” diyen Çandar, Kılıçdaroğlu’nun bir önceki Van ziyaretinde kendisini 150 kişinin karşıladığına hatırlattı. Çandar, şöyle devam etti: “Bu kitle bizim kitlemiz, Yeşil Sol Parti’ye oy verecek kitle. Kürt halkı ve Yeşil Sol Parti bu iş birinci turda bitsin diye, aday göstermeyeceğiz diye stratejik bir karar aldık. ‘Bu rejimden bir an önce kurtulmak niyetindeyiz. Bir numaralı meselemiz de Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı koltuğundan gitmesidir. O yüzden Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz’ deyince, bu partiyle halk arasında o kadar iç içe bağlar var ki halk hareketi dediğim bu zaten, Kemal Kılıçdaroğlu Van’a gelince, Ağrı’ya gelince, Kürt halkı ve Yeşil Sol Parti’nin seçmen kitlesi sahaya çıktı. O CHP’nin kitlesi değil, biziz.” ‘CHP MUAZZAM DEĞİŞİM GEÇİRMEKTE’  Türkiye Cumhuriyeti’nin “Türk ulus devleti” olarak kurulduğunu, onu kuran parti olan CHP’nin ideolojik kodlarının değişime göre şekillendiğine işaret eden Çandar, şöyle konuştu: “Bu parti genleri, kanına girmiş DNA’sı itibariyle ulusalcılığın çok kuvvetli olduğu bir damar. Kemalist ulusalcı damar, CHP’de gene var. Fakat Kemal Kılıçdaroğlu, sessiz sedasız hayırlı bir iş yaptı, partinin en belirgin, en azgın ulusalcı sözcüleri şu anda partinin sinir uçlarında karar verme mekanizmalarında değildirler. Bu hayırlı bir şey. Yeterli midir, değil. Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok önemli bir özelliği var. Kılıçdaroğlu bu ülkenin dışlanmış topluluklarından Alevilere mensup. Alevi fakat en az onun kadar önemli ve daha önemlisi Dersimli.

ATK son kararını açıkladı: Cemevlerine saldıran kişinin akıl sağlığı yerinde!

Adli Tıp Kurumu, Ankara’da 4 Alevi kurumuna saldırıp 2 yurttaşı yaralayan fail Ahmet Ozan Karaca’nın akıl sağlığına dair yeni raporunda “cezai sorumluğu tam” yönünde karar açıkladı. Söz konusu saldırılarda 2 kişiyi yaralayan Ahmet Ozan Karaca hakkında açılan davanın yargılaması sürerken, ATK Üst Kurulu’nun, tutuklu sanık hakkındaki yeni raporu dava dosyasına eklendi. Açıklanan yeni raporda, Ankara Şehir Hastanesi’nin “cezaevi ehliyeti yoktur” raporunun aksine “cezai sorumluluğu tam” yönünde karar alındı. “CEZAİ SORUMLULUĞU TAM” VURGUSU YAPILDI Mezopotamya Haber Ajansı’nda yer alan habere göre, ATK 4’üncü İhtisas Kurulu’nun 2 Şubat 2023 tarihinde verdiği rapora atıfta bulunulan raporda, şu ifadelere yer verildi: “Cezai sorumluluğunu müessir ve kişide şuur ve harekât serbestîsini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zekâ geriliği saptanmadığı, adli dosya tetkikinde sanığın mezkûr suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak veya azaltacak boyutta bir akli arızanın içinde olduğuna delalet edecek herhangi bir tıbbi bulgu ve belgeye de rastlanmadığı, bu duruma göre Ahmet Ozan Karaca’nın 30/07/2022 tarihinde sanığı bulunduğu suçlara karşı cezai sorumluluğunun tam olduğu oy birliği ile mütalaa olunur.” PİRHA

İsviçre’de Tertele anması: Dersim kolonyal bir soykırımdır!

Dersim Soykırımı’nın 86. yılında İsviçre’de ortak programla düzenlenen anmada konuşan Doç. Dr. Yektan Türkyılmaz, “Dersim’liler sadece fiziki soykırıma maruz kalmamıştır. Kürt ve Kızılbaş kimliğinin bir bütünen yok edilip yeni kimlik dizaynına dayalı bir kırımdı ve bugüne değin çok yönlü olarak hala devam ediyor” dedi. Dersim İnşa Kongresi (Dik), Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) ve Bern Alevi Dergahı ‘Dersim Soykırımında Yitirdiğimiz Canları Anıyoruz’ çağrısıyla soykırımın 86. yılında katledilenleri andı. İsviçre’nin Bern şehrinde Dersim İnşa Kongresi, Bern Alevi Dergahı ve Demokratik Alevi Federasyonu’nun ortak programıyla Dersim Tertelesi’nin 86. yılında katledilen canlar anıldı. Diyarbakır Belediyesi eski eşbaşkanı Fırat Anlı, eski milletvekili Yurdusev Özsökmenler, Batman Belediyesi eski eşbaşkanı Nejdet Atalay ve KESK eski eş genel başkanı Lami Özgen’de paneli dinleyenler arasındaydı. Bern Alevi Dergahı yönetiminden Hüseyin Dağdaş’ın kısa selamlaması sonrası FEDA İsviçre temsilcisi Songül Çelik tarafından uyandırılan çerağlar sonrasında anma başladı. “KÜRT VE KIZILBAŞ KİMLİĞİ YOK EDİLDİ” Dersim İnşa Kongresi genel meclis üyesi Hüseyin Berkan Alpar’ın moderatörlüğünde devam eden panelde Central Europa Üniversitesinden Doç. Dr. Yektan Türkyılmaz, Dersim Soykırımı ile ilgili sunum yaptı. Ermeni Soykırımı ile Dersim Soykırımının birbirinden farklı şekilde alınması gerektiğini aktaran Türkyılmaz, “Ermeniler tehcir ve fiziki kırıma maruz kalırken, Dersimliler çok uzun yıllara dayanan plan sonucunda soykırıma maruz kalmıştır. Dersimliler sadece fiziki soykırıma maruz kalmamıştır. Kürt ve Kızılbaş kimliğinin bir bütünen yok edilip yeni kimlik dizaynına dayalı bir kırım olmuştur ve bugüne değin çok yönlü bir kırım olarak hala devam etmektedir” ifadelerini kullandı. Ayrıca Dersimde yaşananların Kürt sorununun bir parçası olduğunu bu şekilde ele alınmasının daha sağlıklı bir değerlendirme olduğunu vurgu yapan Türkyılmaz, bunun yanı sıra Dersim’i klasik sömürgecilik üzerinden değil kolonyalizm üzerinden değerlendirmek gerektiğini dile getirdi. Sunumun ardından katılımcıların sorularıyla devam eden panel Yektan Türkyılmaz’ın cevaplarıyla sona erdi. PİRHA/İSVİÇRE

Dersim Esnafı Zor Durumda

Ekonomik krizden dolayı çok zor durumda olduklarını belirten Dersimli esnaf, “Son 4 senedir çok kötü durumdayız kiralarımızı ve faturalarımızı ödeyemiyoruz. Her gün zam geliyor, o yüzden günlük giderlerimizi bile karşılayamıyoruz” diye belirttiler. 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’ne bir haftadan az bir zaman kalmışken, halkın nabzını tutmaya devam ediyoruz. Dersim’deki esnafa ekonomik olarak yaşadıkları zorlukları ve seçimden sonra beklentilerini sorduk. “ÜLKEDE BAZI ŞEYLERİN ARTIK DEĞİŞMESİ GEREKİYOR” Yıllardır sıkıntı içerisinde yaşamaya çalıştıklarını belirten Nurgül Çetinkaya, “Hiçbir sosyal güvencem yok, son 4 senedir çok kötü durumdayız kiralarımızı ve faturalarımızı ödeyemiyoruz. Her gün zam geliyor o yüzden günlük giderlerimizi bile karşılayamıyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı seçilirse ülkede her şeyin daha güzel olacağına inanıyorum” diye belirtti. Ekonomik olarak çok kötü durumda olduklarını ifade eden bir esnaf ise, “Akşama kadar siftah yapamıyoruz. 14 Mayıs ülkedeki demokrasi için iyi şeyler olur inşallah ama yaşım 65 şimdiye kadar seçimden iyi şeyler olduğunu görmedim. Ülke her gün geriye gidiyor o yüzden bazı şeylerin değişmesi gerekiyor” dedi. “SATIŞLARIMIZ DÜŞTÜ” Ekonomik krizden dolayı giderlerini bile karşılayamadıklarını vurgulayan Ahmet Çakar da, “Satışlarımız düştü, insanlar alışveriş yaparken düşünüyorlar ne alacağını artık eskisi gibi her şeyi bol bol almıyorlar. Seçimlerden sonra biz çok şey bekliyoruz ama yeni iktidarın da çok şeyi değiştireceğine inanmıyorum. Seçimden önce büyük vaatler veriliyor ama seçim bittikten sonra söylenen vaatler unutulur” diye ifade etti. Firdevs Çelik ise, “Artık değişim şart, AKP iktidarı gitsin, artık yeter. Gençlerimizin hepsi yurt dışına gitti, zaten eğer seçimlerde iktidar değişmezse hepimiz yurt dışına gideceğiz” diye konuştu. PİRHA/DERSİM

Munzur Nehri’nde Mehmetcan Demiral’ın cansız bedenine ulaşıldı

Dersim’de, Munzur Nehri’ne uçan otomobildeki kayıp 3 gençten Mehmetcan Demiral’ın, arama çalışmalarının 19’uncu gününde cansız bedeni bulundu. Otomobilleriyle suya düşen 3 gençten Baran Aslantaş’ın cansız bedenine yakın zamanda ulaşılmıştı. Ulaşılamayan  2 genç için yürütülen çalışmalar kapsamında ekipler, Munzur Vadisi Milli Parkı Veng Köprüsü mevkiinde bir cesede ulaştı. İhbar üzerine bölgeye sağlık, jandarma ve AFAD ekipleri sevk edildi. Bot yardımıyla Munzur Nehri’ne giren ekipler, cansız bedeni bulunduğu yerden çıkararak kıyıya getirdi. Sağlık ekiplerince kimlik tespiti yapılmak üzere Tunceli Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Halen bulunamayan Azad Demiral’ın bulunması için de çalışmalar devam ediyor. NE OLMUŞTU? Ramazan Bayramı tatilinde, 21 Nisan günü, Diyarbakır’dan Dersim’e, gelen Mehmetcan Demiral (22), Baran Aslantaş ve Azad Demiral’ın (21) içinde olduğu otomobil, Dersim-Ovacık kara yolunun 40’ıncı kilometresindeki Aşağı Torunoba mevkiinde, sürücünün kontrolünü yitirmesi sonucu Munzur Nehri’ne uçtu ve otomobildeki 3 kişi suda kaybolmuştu. PİRHA/DERSİM

Sohbeti Aç
Sizi Dinliyoruz
Merhaba Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?