Müzisyen Cihan Çelik hakkında 2013 yılında seslendirdiği bir Koçgiri ezgisi nedeniyle dava açıldı. Çelik, tüm baskılara rağmen müziğinde ısrarcı olacağını belirterek, “Terörist, anarşist, bölücü suçlamalarıyla bizleri ekonomik anlamda bir dar boğazın içerisine sokuyor. Açılan davalarla ‘ifşa edilmiş’ oluyorsun ancak çalıp söylemekten yılmayacağız” dedi.
Müzisyen Cihan Çelik, Kürt ve Alevi kimliklerinin izinde müzik üretmeyi sürdürüyor. Ancak Cihan Çelik hakkında seslendirdiği bir Koçgiri ezgisi nedeniyle ilk kez dava açıldı.
2013 yılında katıldığı bir müzik programı “Terör örgütü propagandası yapmak” şeklinde yorumlandı. Çelik’in, televizyon programında seslendirdiği ‘Koçgiri başladı harba’ eseri de suç unsuru sayıldı. Cihan Çelik, açılan dava nedeniyle 14 Kasım 2024’te ilk kez hakim karşısına çıkacak.
“AÇILAN DAVALARLA ‘İFŞA’ EDİLMİŞ OLUYORSUN”
Yaşananlarla ilgili PİRHA’ya konuşan Cihan Çelik, sanatçılara dönük baskı politikalarını değerlendirdi. Çelik, bir müzisyen olarak ülkedeki gidişattan memnun olmadığını ifade ederek şunları söyledi:
“Müzisyenleri dar bir alana sıkıştırıyorlar ve bizler orada iş yapmaya çalışıyoruz. O alanda yapılan iş sonucunda da çeşitli kovuşturmalara maruz kalıyorsunuz. Bu durumda olan birçok müzisyen arkadaşımız var. Ayrıca dernek gecelerine, konserlere, belediyelerin organizasyonuna da çıkamaz duruma geliyorsun. Çünkü ifşa edilmiş oluyorsun. İşte bu karşı taraftaki adam, ‘terörist, anarşist, bölücü’ suçlamalarla zaten seni ekonomik anlamda bir dar boğazın içerisine sokuyor, bir de peşinden kovuşturmalar falan olunca moralen daha bir bu işi yapmak istemiyorsun. O nedenle farklı alanlara zorlanıyorsun. Halimiz bu şekilde işte.”
“EZİLEN HALKLAR, MÜZİKLE KENDİNİ VAR EDER”
Dünya genelinde ezilen, baskılanan halkların, müzikle kendini var ettiğini söyleyen Cihan Çelik, değerlendirmesine şu cümlelerle devam etti:
“Siyahlar da Kürtler de müzikle kendini var eder. Bu politika şunu gösterdi ki ‘bunlar, bu müzikleri; halayları, govendleri olduğu sürece yılmayacak ve devam edecekler. Bunun önünü kesmek için ne yapmak lazım? Bunları ya bu alandan mümkün mertebe daha tatlı su balığı haline getireceğiz ya da bunlar bu haliyle giderse, yeniden o coşku devam ederse’ bu onların politik anlamda hiç hazzetmedikleri bir durum. Biz de bu unsurlardan biri olduğumuzdan dolayı karşımızda bu ‘devlet …’ neyi deriz artık bilmiyorum ama karşı karşıya geliyoruz. Haliyle ekonomik sıkıntılarla birlikte kaliteli iş de üretemez duruma geliyorsun. Çünkü senin çıkacağın mekan, yapacağın işleri bir şekilde belirliyor. Mesela konsere çıkacağım zaman başka şeyler yapıyorum ama bir türkü bara gidince o kaliteli müziği yapma şansım yok. Ben de piyasadaki birçok şeyi, orada gelen talebi karşılamak durumunda kalıyorum ve ben haliyle ben olmaktan çıkıyorum.”
“SUSTURMA, BASTIRMA, YILDIRMA AMAÇLI”
Cihan Çelik, 2013 yılında katıldığı bir televizyon programında okuduğu eser sebebiyle hakkında şikayet olduğunu belirterek “Onca sene geçmiş niye bugün dava açılıyor?” sorusunu da gündeme getirdi. Çelik, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Devletin ‘barış süreci’ dediği bir dönemdi ve o zamanlar IŞİD’in saldırıları vardı. Buna karşı Alişer efendinin bir ezgisini okudum. Bununla birlikte Meçhuli’nin bir ezgisini de seslendirdim. Buna binaen hakkımda soruşturma açıldı ve eserdeki sözler nedeni ile ‘propaganda yapmışsın’ deniliyor. Alişer efendinin 100 yıl önce yazdığı ‘Kürdistan’ın orduları, mahvettiler barbarları/Vatan için öleceğiz, istemeyiz Moğolları’ diye bir sözcük geçiyor. 1921’de yazılmış ve altında da ‘yapılan tetkikler sonucu bu eserin 1921 yılında Sivas’ta Koçgiri isyanı döneminde yazıldığı’ neticesine vardıkları yazıyor. Madem bu sonuca vardınız mahkeme ne için? Bu mahkeme tamamen susturma, bastırma, yıldırma amaçlı. Gittiğim bir ortamda diyelim ki konsere çıkıyorum, flamalar, konuşmacılar, belki devletin hiç hoşuna gitmeyecek şeyler de olabilir. Avrupa’dasın, ben neye müdahale edebilirim ya da niye etmeliyim? Bunlar benim dışımda gelişen şeyler.”
“DEVLET POLİTİKASI BASTIRMA, DEVŞİRME, DÖNÜŞTÜRME YÖNÜNDE”
Cihan Çelik, müzik hayatı boyunca ilk kez hakkında dava açıldığını belirterek şöyle devam etti:
“Daha önceden çıktığım, belki de hoşlarına hiç gitmeyecek çok daha büyük konserlerim de oldu ancak hiç böyle bir durum yaşamadım. Bir kere, soruşturmaya giren eser 100 yıllık bir ezgi. 100 Yıl önce bu sorun çözülmüş olsaydı bunlara da gerek kalmazdı. Yüzyıl kaybettik bir yüzyıl daha kaybetmeyelim diyorum.
Maraş, Koçgiri, Malatya, Dersim, Çorum ve Hatay’a kadar olan bölge insanların çok sıkıntı yaşadığı, katliamlara maruz kaldığı bölgeler. Haliyle buralardan çıkan muhalif sanatçıların sesi o halkın bir nevi söyleyemediği ama içinden cesaret edip söyleyen birileri olduğu zaman da sempati uyandırdığı bir durum. Hiçbir hükümet, bunu istemez, çünkü politikası bastırma, devşirme, dönüştürme yönünde. Bu politikada çoğu zaman başarılı da olmuşlardır. Bunu ilk denediği yer ise Koçgiri’dir. Bugün Koçgiri’de ana dilini konuşan insan sayısı parmakla sayılacak kadar azdır. Benim böylesine Kürtçe bilmem dahi çok tuhaflarına gidiyor, ‘Sen bu Kürtçeyi ne nereden öğrendin?’ gibi sorularla bile karşı karşıya gelebiliyorum. Şaka gibi… Bir de bu alanda yaptığımız derlemeler; Alişer efendinin gerek muhalif kimliği; 1921 isyanı sonrası Nuri Dersimi ve Alişer affedilmeyen tek iki kişi. Biz de ısrarla onun ezgilerini, o dik duruşunu sergilediğimiz zaman karşımıza böyle şeyler çıkıyor. Belki ilk kez mahkemeye çıkacağım ama ekonomik anlamda bizim kendi içimizde dahi; kurumlarımızla zaten bir tür abluka altındayım. Beni, kaç sayıda Sivaslıların gecesinde görebilirsiniz? Göremezsiniz. Avrupa sayesinde bugüne kadar müzik yapabildim.
“GERİ ÇEKİLMEYİ SİNDİREMİYORUM”
Hem Alevi hem Kürt kimliğimle müzik yapan birisiyim. Alevi deyişlerinin sadece Türkçelerini değil, Kürtçelerini de Alişer efendinin birçok şarkısına da müzikler yaptım. ‘Koçgiri başladı harba’ eserini benden önce çok kişi okudu ama benimle özdeşleşti. Buna benzer birçok eser bugün Koçgiri’de değil sadece, Kürtçe okunan birçok yerde popüler. Mîro, Arix, Dowo ve daha birçoğu Koçgiri’ye ait eserler. Birçok müzisyen arkadaşımız pek tarihçesini bilmese de bunları okuyor ama biz inadına, ısrarla bu durumu sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü biz haklı olan tarafız. Geri çekilmeyi bırakıp gitmeyi de açıkçası sindiremiyorum.”
PİRHA – Eren GÜVEN/İSTANBUL