AKP hükümetinin okullara imam atanmasına dair değerlendirmede bulunan Alevi Bektaşi Federasyonu önceki genel başkanlarından Turan Eser, cemaat ve tarikat üyelerinin okullarda öğretmen haline geldiğini vurgulayarak, “Buna karşı evrensel dili kullanıp, farklı ama bir arada yaşama kültürünü, devletin, siyasetin ve eğitimin dinsizleştirilmesi gerektiğine dair politikaları savunmak, tutum almak ve bu tutumu da toplumsallaştırmak lazım” dedi.
AKP iktidarında eğitim politikaları, büyük oranda dini eğitim ve ‘tek din-mezhep’ öncelenerek oluşturuldu. Öğrencilerin ve velilerin tercihlerini görmezden gelen eğitim politikaları nedeniyle, dini eğitimin ağırlığı katlanarak arttı.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından imzalanan, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)” kapsamında okullara “manevi danışmanlık” hizmeti adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi atanıyor. İlk olarak Eskişehir ve İzmir’de okullara atamalar yapılırken, proje kapsamında tüm illere buna benzer atamaların yapılması planlanıyor. Projeye eğitimciler, veliler ve demokratik kamuoyu tepki gösteriyor.
Alevi kurumlarında inanç üzerine eğitmenlik yapan, Alevi Bektaşi Federasyonu önceki genel başkanlarından Turan Eser, okullara imam atanmasına dair PİRHA‘ya konuştu.
İktidarın eğitimde iş birliği protokolleri adı altında bir sürü cemaat ve tarikat üyesini okullarda ders veren hocalar haline getirdiğini aktaran Turan Eser, “Bu imamlar okullarda aklın, eleştirel düşüncenin, özgür aklın fikirlerini değil, vahiy temelli bir eğitim veriyorlar. Bu dogmalarla beslenmiş çocuklardan bir şey yapmak istiyorlar. Yani bir toplumsal cehaleti inşa etmek istiyorlar. Aynı zamanda kendi siyasi ardıllarını yetiştiriyorlar. Bu siyasetin kalıcı olması için Türk’ün, Kürt’ün, Alevi’nin, Sünni’nin, laik, seküler bütün kesimlerin vergileriyle eğitimin dinselleştirilmesine kaynak aktarıyorlar” dedi.
“BİAT KÜLTÜRÜNÜ OKULLARDA AŞILAMAK İSTİYORLAR”
Eser, iktidarın ÇEDES gibi projelerle toplumsal cehaleti, biatı, şükür pedagojisi üzerinden inşa edip hak temelli mücadelelerin önünü kesmeye çalıştığını ifade ederek, “Toplumsal pasifikasyonu biat ekseninde eğitim kurumlarıyla yürütmek istiyorlar. Buna karşı da inadına farklı ama bir arada yaşama kültürünü, devletin, siyasetin ve eğitimin dinsizleştirilmesi gerektiğine dair politikaları savunmak, böyle bir tutum almak ve bu tutumu da toplumsallaştırmak lazım” şeklinde konuştu.
“İNANÇ ÖZEL ALANDA KALMALI”
Siyasetin evrensel diline işaret eden Turan Eser, “Evrensel dil laiklik, demokrasi, çoğulculuk, eşitlik, barış, toplumsal cinsiyet dilidir. Başta eğitimde, siyasette ve kamu hizmetlerinden uzak durmak lazım. İnanç, özel alanda kalmalı. Herkes kendi inancını özgürce yaşamalı. İnanmayan da özgürce yaşamalı. Farklı ama bir arada, herkes bir arada yaşayacak. Kimse kimseyi Sünni, Arap, Türk, Kürt, Ezidi, Süryani, Hristiyan, Musevi, Müslüman, Alevi diye ayırmıyacak, eşit koşullarda, eşit yurttaşlık hakkıyla beraber bir arada yaşayacak. Bu birçok dünya ülkesinde başarılmış, burada niye başarılmıyor? Çünkü burada din bir ‘huzur’ için değil, siyaseten bir ideolojik araç olarak toplumsal çatışmayı kutuplaştırmanın aracı haline getiriyor. Tıpkı etnik kimliklerdeki çatışmalar gibi” diye ifade etti.
PİRHA- Fatoş SARIKAYA-Diren KESER