Dortmund’ta ‘Asimilasyona karşı birlikte yaşam’ paneli: Dilimiz kayboluyor

 Mezopotamya İnançlar Platformu Dortmund’ta ‘Asimilasyona karşı birlikte yaşam’ başlıklı panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak katılan FEDA Genel Başkanı Demir Çelik Kırmancki dilinin kaybolan dillerden olduğuna dikkat çekerek “Devletimiz olmadığı, siyasal statüye kavuşamadığımız için biz de oto-asimilasyonla yaklaştığımız için dilimiz kayboluyor”dedi.   Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) Genel Başkanı Demir Çelik’in de katılımı ile Almanya’nın Dortmund kentinde ‘Asimilasyona karşı birlikte yaşam paneli yapıldı’. Panele Mezopotamya Dinler ve İnançlar Platformu ev sahipliği yaptı. Çelik konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Kapitalist modernite ile demokratik modernitenin iç içe yaşadığı Mezopotamya‘nın aşağı ve yukarı kısmındaki mücadele tarih boyunca kesintiye uğramadan bugünlere gelmiştir. Kapitalist modernite, demokratik moderniteyi ortadan kaldırmaktadır. Niçin biz ortak yaşam diyoruz. Bizim de parçası olduğumuz doğa ekoloji ya da ekosistem çokluğun çeşitliliğin fonksiyonuyla vardır, bizim de parçası olduğumuz ekolojik sistemin renkliliğini biz insanlarda taşıyoruz.” YOK OLAN 10 DİL ARASINDA KIRMANCKİ DE VAR Anadili olan Kırmancki’nin kaybolma tehlikesi altında olan dillerden biri olduğunu belirten Çelik, “Yeryüzünde 8 milyar insan var. Bu 8 milyar insanın üç renginden bahsediliyor. Siyah beyaz ve sarı ırk. Ama bugüne kadar 12.000’in üzerinde dilin konuşulduğu bugün itibari ile devletin, sistemin ortadan kaldırdıklarını bir yana bırakırsak 7500 dilin hala konuşulmakta olduğunu bu dillerden önümüzdeki 40-50 yıl içerisinde ortadan kaldırılacağı söylenen 10 dilin arasında bizim ana dilimiz Kırmancki’nin sayıldığı günlerde yaşıyoruz. Kırmancki dili Türkler’in bize yakıştırdığı şekliyle ‘Zaza’ olarak ifade edilen dil, Mezopotamya kültürünün köklü Neolitik tarım devriminden bu yana analarımız tarafından aktarılmıştır. Ama devletimiz olmadığı, siyasal statüye kavuşmadığımız için biz de oto-asimilasyonla yaklaştığımız için dilimiz kayboluyor” dedi. DEVLET YÜZLERCE KEZ ALEVİ KATLİAMINA SOYUNDU Demir Çelik, inancın devlet tarafından itibarsızlaştırıldığına dikkat çekerek, “Ocaklarımız vardı, aşiretler konfederasyonuna bağlı pirlerimiz gelirlerdi yılda en az bir kez cem tutarlardı. Cem’de kadın erkek eşit olurdu. O eşitliği devlet itibarsızlaştırarak mum söndü sıfatını çıkararak Sünni kardeşlerimizi katliamın aracısı durumuna düşürdüler. Halbuki orada bir hakikat yaşanıyordu. Toplumun etik ahlaki kurallarına göre bir arada nasıl yaşanacağını, duygusunu, düşüncesini, kimliğini, ruhunu katıyordu. Biz tarih boyunca polisi, jandarmayı, karakolu bilmezdik. Savcıya, hakime gitmezdik. Sorunumuzu kendi etik kurallarımıza göre çözerdik. Devlet bu hakikati ortadan kaldırmak için yüzlerce kez Alevi katliamına soyundu. Alevilik aslında 1800’lü yıllarda İttihat Terakki zihniyetini Türkçü ideologların bize yakıştırdığı bir sıfattır. Biz Reya Haq’çıyız yani Hak yolu, hakikat yolu. Mümkün olduğunca, zorunlu olmadıkça Alevilik terimini, kavramını kullanmak yerine Kurmanci konuşan canlarımız Riya Haq, biz Kırmançki konuşanlar da Rêya Heq deme ısrarında bulunalım.” PİRHA

‘100. yılda kimi dışlıyorsanız hepimiz oyuz!’

PİRHA – İHD Irkçılık ve Ayrımcılık Karşıtı Komisyon ile Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu, Cumhuriyetin 100. yılı sebebiyle yaptığı açıklamada “Yüzleşme” vurgusu yapılarak, “Eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, demokrasinin her düzeyde hakim olduğu bir cumhuriyet inşa edilecekse bu 100 yılla yüzleşmek ve 100 yıl boyunca dışlananların sesi olmayı sürdürmek bir zorunluluktur. Herkesi bu yüzleşme mücadelesini güçlendirmeye davet ediyoruz” denildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Irkçılık ve Ayrımcılık Karşıtı Komisyon ve Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu, cumhuriyetin 100. yılı vesilesiyle açıklama yaptı. Çok sayıda gazeteci, yazar, akademisyen, sanatçı ve insan hakları savunucusunun destek verdiği açıklamada “100. Yılda kimi dışlıyorsanız hepimiz oyuz!” denilerek şu ifadelere yer verildi: “Cumhuriyetin 100. yılı hakkında açıklama yapanlar, ister iktidar ve devlet erkanından isterse ana muhalefetten olsunlar, esas olarak gerçekleri gizlemeye çalışıyorlar. 100 yıllık tarihin içinde ezilen, ötekileştirilen, dışlanan, imha edilen, imha edildiği gerçeği gizlenen, sürülen, idam edilen, yok sayılan, sömürülen, hakları, inançları, özgürlükleri, yaşamları, dilleri devlet şiddetiyle gasp edilen, soykırıma uğratılan milyonları hatırlatmayı kaçınılamaz bir sorumluluk olarak görüyoruz. Sadece hatırlatmanın yeterli olmadığını biliyoruz. 100 yıl, yüzleşme ve hesaplaşma dinamiğiyle eleştirilmezse, dün bugünün kabusu olmaya devam eder. Düşmanlaştırılacak kesimlerin adları değişir ama hedef gösterme, düşmanlaştırma ve linç kültüründe hiçbir gerileme yaşanmaz. Dünün Ermenilerinin, Yahudilerinin, Rumlarının yerini Kürtler, Suriyeli göçmenler alır. İşçiler sistematik olarak sömürülmeye devam eder. Türkiye kapitalizminin tarihi kandan ve ateşten harflerle yazılmaya devam eder. Bu yüzden milliyetçiler, tarihi hamaset yüklü yalanlarla çarpıtır ve resmileştirirken bizler, resmi tarihin dışladıkları, hatta düşmanlaştırdıkları toplumsal kesimler hakkındaki gerçekleri açıklayacağız. Onlar 1915’i gizleyecek, biz gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz. Onlar 1938 Dersim’ini gizleyecekler, biz anlatmaya devam edeceğiz. Onlar mübadeleyi çarpıtacaklar, biz gerçekleri ortaya sereceğiz. Onlar 6-7 Eylül pogromunu görmezden gelecekler, biz her yönüyle açıklamaya devam edeceğiz. Onlar darbeleri gizlemeye devam edecekler, biz cumhuriyet tarihinin darbeler tarihi olduğunu anlatmayı sürdüreceğiz. Onlar siyasilerin, devrimci gençlerin idamını yok sayacaklar, biz göstereceğiz. Onlar 2 Temmuz Sivas’ını, Gazi katliamını sıradanlaştıracaklar, biz pogromların ve linç kültürünün sıradanlaştırılamayacağını savunmaya devam edeceğiz. Her gün kadın cinayetlerinin işlenmesi, cumhuriyet tarihinin aynı zamanda bir işçi katliamı tarihi olması, LGBTİ+’lara yönelik düşmanlık ve linç politikaları, Kürtlerin anadilinin yok sayılması, göçmenlere yönelik aralıksız şiddetin rahat rahat örgütlenebilmesi tesadüf değil. Bu toplumun her bireyi, her toplumsal grubu ayrı bir cumhuriyeti deneyimliyor kuşaklar boyunca. Egemenlerin, milliyetçilerin yaşadığı cumhuriyet, dışlananlar açısından bütünüyle farklı bir cumhuriyettir. Tarihsel bir sorun olan Kürt Sorunu’nu tüm ağırlığıyla yaşayanlar açısından farklı bir cumhuriyet tarihidir tanık olduğumuz. Eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, demokrasinin her düzeyde hakim olduğu bir cumhuriyet inşa edilecekse bu 100 yılla yüzleşmek ve 100 yıl boyunca dışlananların sesi olmayı sürdürmek bir zorunluluktur. Herkesi bu yüzleşme mücadelesini güçlendirmeye davet ediyoruz.”

‘Hayal kırıklığına uğradık; demek ki tek başına Cumhuriyet demek yetmiyormuş!’

PSAKD Genel Merkezi, Cumhuriyetin ilan edilişinin 100. yıl dönümü sebebiyle yaptığı açıklamada “Ayrımcılığa uğradık, inkar edildik ve hatta defalarca soykırıma uzanan katliamlar yaşadık. Hayal kırıklığına uğradık. Demek ki tek başına Cumhuriyet demek yetmiyormuş” ifadelerini kullandı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Merkezi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı sebebiyle yazılı açıklama paylaştı. 100 yıl önce ülke yönetiminin, saraydan alınıp halka verildiğine vurgu yapılan açıklamada “Bugün, 600 yıldan fazla hüküm sürmüş olan ve babadan oğula geçen tek adam iktidarına dayalı Osmanlı Devleti’nin resmen sona erdiğildiği tarihin 100. yılı” denildi. “HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIK” Cumhuriyetin yüzüncü yılını kutlayan PSAKD yönetimi, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Aleviler olarak Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde çok acılar çektik. Saray iktidarlarının sürekli zulmüne ve soykırımlarına maruz kaldık. Ancak, Anadolu halklarına uygulanan sömürüye ve bu halklara yönelik uygulanan zulme karşı hiçbir dönemde sessiz kalmadık ve direndik. Zulme ve sömürüye karşı direndik, teslim olmadık ancak, devamlı olarak kırıldık, katliamlara uğradık. İnkar edildik, yok sayıldık, asimile edildik, sürgünlere yollandık. Yol ulularımız katledildi. Pirlerimiz idam edildi. Bütün bunlardan dolayı biz hep rızalığa dayalı bir yaşamı ve düzeni savunduk. Dolayısıyla Cumhuriyet fikrine en başta ‘evet’ dedik. Cumhuriyet ilan edildiğinde heyecan duyduk, mutlu olduk. Bugün hala ‘ille de Cumhuriyet ve inadına Cumhuriyet’ diyoruz. Ancak, sadece Cumhuriyet demenin yetmediğini yaşayarak gördük. Cumhuriyetimiz kurulduktan sonra üzerinde yaşadığımız ülkenin her karış toprağında yaşayan herkesin Cumhuriyeti olmasını beklerken ne yazık ki olmadı. Yine ve yeniden tekçiliğe dayalı bir sistemi esas aldı. Egemen ve hakim anlayışların dışında kalan herkes baskıya ve şiddete maruz kalmaya devam etti. Bu dönemde yine biz Aleviler, bizim gibi horlanan dışlanan diğer halklar gibi ayrımcılığa uğradık, inkar edildik ve hatta defalarca soykırıma uzanan katliamlar yaşadık. Hayal kırıklığına uğradık. Demek ki tek başına Cumhuriyet demek yetmiyormuş. Hilafet kaldırıldı, Şeyhülislamlık kaldırıldı ama bugünkü gerici ve şeriatçı ve hatta ırkçı kuşatmanın karargahı haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Bu dönemde palazlandırılan cemaatler ve tarikatlar aracılığıyla laiklik, daha yaşam bulamadan, ayağa kalkamadan ayaklar altına alındı. Bu gerici ideolojiler demokrasi fikrine en başından beri sıcak bakmadı. Geldiğimiz aşamada yönetim yine saraya ve tek adama teslim edildi. ‘Laiklik, demokrasi, adalet, eşitlik’ gibi kavramlar katledildi. “CUMHURİYET ADETA TEKÇİ BİR ANLAYIŞ TARAFINDAN ESİR ALINDI” Cumhuriyet, temel ilkelerinden ve olmaz ise olmazlarından koparıldı. Cumhuriyet adeta yetim ve öksüz bırakılarak gerici ve tekçi bir anlayış tarafından esir alındı. Cumhuriyeti ikinci yüzyılında demokrasi ile laiklik ile eşit yurttaşlığa ve adalete dayalı bir rejim ile buluşturmak temel görevimizdir. Biz Aleviler olarak laik ve demokratik cumhuriyeti inşa etme mücadelesinin ön saflarında olmaya devam edeceğiz. Yaşamın her alanına sirayet etmiş olan gerici ve şeriatçı kuşatmaya karşı aklı ve bilimi savunacağız. Halkları kutuplaştıran, düşmanlaştıran politikalara ve yürütülen kirli savaşlara karşı kardeşliği ve barışı savunmaya devam edeceğiz. Biz Aleviler, inkar ve imha politikalarına karşı eşitliği, özgürlüğü ve eşit yurttaşlık anlayışını savunmaya devam edeceğiz. Tek adam rejimine karşı demokrasi, şeriata karşı laiklik, erkek egemen kültüre karşı kadından yana pozitif ayrımcılık demeye devam edeceğiz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, tarihimizle yüzleşip, birinci yüzyılında başaramadığımız ne var ise başaracağız. Kimsenin dilinden, kültüründen, inancından, milliyetinden, renginden, cinsiyetinden dolayı horlanmadığı, yok sayılmadığı, öldürülmediği, çocuklarımızın sokaklarda özgürce koşabildiği, ülke gelirlerinin adil ve eşit bir şekilde paylaşıldığı, doğanın talan edilmediği, ülke kaynaklarının halka ait olduğu bir cumhuriyeti bütün halkımız ile birlikte temelden inşa edip yeniden kuracağız. Laik ve demokratik cumhuriyet fikrine sıkı sıkıya bağlı kalarak, eşit ve adil bir düzenin kurulması için sonuna kadar mücadele edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Yaşasın laiklik, yaşasın demokrasi, yaşasın adalet, yaşasın bilim, kültür ve sanat, yaşasın tam bağımsız Türkiye, yaşasın laik ve demokratik cumhuriyet!” PİRHA/ANKARA

Sohbeti Aç
Sizi Dinliyoruz
Merhaba Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?